70
O, alametlerini düşünen kimselere açmış, kanıtlarını bakan kimselere sunmuştur. Ayetlerini âlemlere açıklamış ve inat eden kimselerin mazeretlerini ortadan kaldırmıştır. Nankörlerin delillerini çürütmüştür. O'nun rabliğinin ayetleri aydınlanmış ve ilahlığının alametleri parıldamıştır. Şüphe bulutları dağılmış ve karanlıkları yok olmuştur. (İşte O, sizin Hak Rabbiniz olan Allah’tır.) [Yûnus Suresi: 32] (Hak hükümdar olan Allah çok yücedir) [Tâ Hâ Suresi: 114] (Sonra hepsi, gerçek sahipleri olan Allah’a döndürülürler) [Enâm Suresi: 62]
Rabbimiz Allah - Subhânehû ve Teâlâ- zatında, isimlerinde, sıfatlarında ve fiillerinde haktır, gerçektir. O'nda hiçbir şüphe yoktur. Çünkü O, kendisine ibadet edilen tek hak mabuttur. O'ndan başka hak ilah yoktur.
Allah -Azze ve Celle- haktır ve hakkın dışında olan ise ancak batıl ve dalalettir. Kim, Allah'tan başka bir hak ilah olduğunu iddia ederse, batıl, yalan ve sahte bir iddiada bulunmuş olur. (Bu böyledir. Çünkü Allah, hakkın ta kendisidir. O’nun dışında yalvarıp dua ettikleri ise batılın ta kendisidir. Allah; çok yüce, çok büyük olandır.) [Hac Suresi: 62]
Rabbimiz Allah Teâlâ el-Hak'tır. O'nun sözü haktır. Fiilleri haktır. O'na kavuşulması haktır. Peygamberleri haktır. Kitapları haktır. Dini haktır. Hiçbir ortağı olmaksızın sadece O'na ibadet edilmesi haktır. O'na hak ile nispet edilen her şey doğrudur ve gerçektir; (Hak hükümdar olan Allah çok yücedir) [Tâ Hâ Suresi: 114]
«Buhârî ve Müslim»'de İbn Abbas -radıyallahu anhuma-'dan Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'in duası hakkında gelen bir hadiste; O, gecenin ortasında namaz kılmak için kalktığında şöyle dua ederdi: «Allahım! Sen haksın. vaadin haktır. Sana kavuşmak haktır. Sözün haktır. Cennet haktır. Cehennem haktır. Muhammed (Peygamberliği) haktır. Kıyametin kopması haktır.»
Bu, doğru ile yanlış arasındaki ebedi bir çekişme ve mücadeledir. Kim Allah'ın yanında ise apaçık hak üzerindedir. Dünyada da ahirette de zafer onundur. (O, müşrikler hoşlanmasalar bile dinini, bütün dinlere üstün kılmak için, peygamberini hidayetle ve hak dinle gönderendir.) [Tevbe Suresi: 33]
Müminler hakka tabi olurlar. (Bunun sebebi, inkâr edenlerin batıla uymaları, inananların da Rablerinden gelen hakka uymuş olmalarıdır. Allah insanlara işte böyle kendilerinden örnekler verir.) [Muhammed Suresi: 3] Onlar kendi aralarında sımsıkı bir şekilde hakka sarılmayı tavsiye ederler: {Asra yemin olsun ki,} (1) {Gerçekten insan ziyan içindedir.} (2) {Ancak iman edenler ve salih amel işleyenler, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler bundan müstesnadır.} (3) [Asr Suresi:1-3]
Her kim, beyan olduktan sonra hakkı inkâr ederse, işte o kibirli ve kendine zulmeden bir kimsedir. Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'den sahih olarak gelen bir rivayette o şöyle buyurmuştur: «Kibir, hakkı kabul etmemek ve insanları küçümsemektir.» [Müslim rivayet etmiştir].
Pek çok insan, kendilerini hakka yönlendirmesi için hâlâ gerçeği aramaya devam ediyor.
Onlardan bazıları yaradılışlarının derinden gelen sesine güvenmiştir. (Bu, insanları onun üzerine yaratmış olduğu, Allah'ın yaratmasıdır,) [Rûm Suresi: 30]
Onlardan bazıları da, her üretilenin bir üreticisi olması gerektiğini, her olayın bir yapıcısının olması gerektiğini ve her sistemin arkasında bir düzenleyici olması gerektiğini ifade eden "nedensellik" ilkesine itimat etmiştir.
Bazılarıda bunu “matematiksel” bir mesele haline getirmiş olan şüphe ve şek ehli kimselerdir. Böylece Allah'a, ahirete, tekrar dirilişe ve karşılık gününe iman etmeyi kendi hayatları ve hayatlarından sonrası için en güvenli yol olduğu sonucuna varmışlardır. Tıpkı şairlerinin de dediği gibi;
Müneccim ve doktor ikisi birden dedi ki...Ölüler tekrar dirilemez. İkinize birden derim ki:...
Eğer sözünüz doğruysa ben hiç zarar etmem... Fakat benim sözüm doğruysa siz ikiniz mahvoldunuz...
Şüphe ile birlikte kurtuluş yoktur, Allah -Subhânehû ve Teâlâ- şöyle buyurmuştur: (Gökleri ve yeri yaratan Allah hakkında bir şüphe mi var?) [İbrahim Suresi: 10]
Onlardan bazıları hâlâ şaşkınlık içinde olan müşrikler vardır. -Yola girdikten sonra geri dönmekten ve hidayetten sonra dalaletten Allah'a sığınırız- (Rabbinden sana indirilenin hak olduğunu bilen kimse, (inkâr eden) kör kimse gibi olur mu? (Fakat bunu) ancak akıl sahipleri anlar.) [Ra'd Suresi: 19]
Gerçek şu ki: Delillerin gösterdiği Seni Allah -Subhânehû ve Teâlâ-'ya yaklaştıran her şey doğrudur. Seni O'ndan uzaklaştıran her şey de batıldır. (De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin) [Âl-i İmrân Sûresi: 31]
İbn Teymiyye şöyle demiştir: “İnsanın doğruluğu, gerçeği sevmeden, istemeden ve takip etmeden sadece onu bilmekle olmaz.”
Musibet, insanın kendine, parasına veya evladının başına bir bela gelmesi değildir. Asıl büyük musibet ve iyileşmeyecek kırılma insanın dininde bir şeye maruz kalmasıdır! Kesin inancın yerini şüphe alır ve batıl olanı hak, hak olanı batıl, hayrı şer, şerri hayır olarak görür.
Yüce Rabbe karşı gelmeye sebep olan büyük mesele, çetin sıkıntı ve büyük endişe nedir? Allah el-Hak'tır. Sözü haktır ve vaadi haktır.
O hâlde kulun, Rabbi hakkında hayır düşünmesi, O'na tevekkül etmesi, O'ndan lütuf beklemesi, Mevlasından ihsan umut etmesi ve O'nun vaatlerine sıkıca sarılması gerekir. O'ndan başka hiç kimse fayda veremez. O'ndan başka hiç kimse zararı def edemez. O'nun her canlı üzerine bir lütfu, her harekette bir hikmeti ve her saatte bir dermanı vardır. O, gecenin ardından sabahı getirir, kuraklığın ardında yağmur yağdırır.
Allah, sadık olan Müminin duasını geri çevirmez. Çünkü Allah -Celle ve Alâ- Hak'tır ve O'nun vaadi gerçektir. Allah -Subhânehû ve Teâlâ- şöyle buyurmuştur: {Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin, kabul edeyim. Çünkü bana ibadeti (dua etmeyi) bırakıp büyüklük taslayanlar, aşağılanarak cehenneme gireceklerdir.} [Mü'min/Ğafir Suresi: 60].
Öyleyse; tüm dertlerin çözülür, tüm acıların şifa bulur, tüm hayallerin gerçekleşir, tüm gözyaşların bir gülümsemeye döner, bundan emin ol!
Yoksulluktan sonra zenginlik, susuzluktan sonra suya doymak, ayrılıktan sonra kavuşmak, küslükten sonra biraraya gelmek, kopukluktan sonra buluşmak vardır. Allah -Tebâreke ve Teâlâ- şöyle buyurmuştur: (O halde sen Allah'a güvenip dayan. Çünkü sen apaçık hakikat üzeresin.) [Neml Suresi: 79]
Allah'ım! Bana hakkı hak olarak göster ve beni ona uymakla rızıklandır. batılı batıl olarak göster ve beni ondan sakınmakla rızıklandır.