Applicable Translations Español فارسی Français Indonesia پښتو Русский 中文 English عربي

57

El-Karîb -Celle Celâluhû-

Allah -Azze ve Celle- şöyle buyurmuştur: (Kullarım sana, beni sorduğunda (onlara deki): Ben şüphesiz onlara çok yakınım. Bana dua ettiği vakit dua edenin dileğine karşılık veririm. O halde (kullarım da) benim davetime uysunlar ve bana inansınlar. Ola ki doğru yolu bulurlar.) [Bakara Suresi: 186].

Her Müminin kalbine tatlı bir serinlik döken bir ayette cevabını vermeyi Yüce Allah'ın kendi üzerine aldığı bir soru. Samimi bir dost, güven verici bir razılık, yeterli bir güven ve şifa veren kesin bir inanç.

Bu samimiyet, ülfet ve sevilen bir yakınlığın gölgesinde; yüce Allah'ın el-Karîb ismini öğreniyoruz ve anlamaya başlıyoruz:

Allah -Subhânehû ve Teâlâ- şöyle buyurmuştur: (Muhakkak ki O, hakkıyla işitendir ve çok yakın olandır) [Sebe' Suresi: 50]

İnsanlara sevimli gelen, harika manalarla dolu ve birçok işaret ve mefhumlar içeren bir isimdir.

İçindeki saf, soğuk, tatlı suyu gösteren bir bardak gibi, o (ismin) lafzı anlamını saf bir şekilde şeffaf olarak ortaya koymaktadır.

Rabbimiz -Celle ve Alâ- kullarına yakın, yarattıklarının üzerinde olan arşının üzerine istiva etmiştir. Sırları ve vicdanların neler gizlediğini bilir ve O'nun beraberliği herkes için aynıdır.

O'nun Kullarına Yakınlığı İki Türlüdür:

Birincisi: Genel bir yakınlık: -Allah -Subhânehû ve Teâlâ-'nın yakınlığı herkesi ilmiyle, denetlemesiyle, gözlemlemesiyle, her şeyi kuşatmasıyla olur. O, bütün yaratılmışların üzerindedir ve insana şah damarından daha yakındır.

Bu Genel Bir Beraberliktir: (Çünkü biz, ona şah damarından daha yakınız) [Kaf Suresi: 16]

İkincisi: Özel bir yakınlık. Bu da Allah -Subhânehû ve Teâlâ-'nın kullarına, kendisinden bir şeyler isteyenlere ve sevenlerine yakınlığıdır. Bu öyle bir yakınlıktır ki; sevgiyi ve yardımı, insanların çalışıp hareketli oldukları durumlarda da dinlendikleri zamanlarda da onlara destek olmayı, dua edenlere icabet etmeyi, ibadet edenlerin ibadetlerini kabul etmeyi ve onlara sevap vermeyi gerektiren bir yakınlıktır.

Hakikatini fark edemediğimiz, ancak kuluna olan ihsanının, ona olan inayetinin, muvaffak kılmasının ve hatalarını örtmesinin etkilerinin fark edildiği bir yakınlıktır: (Kullarım sana, beni sorduğunda (onlara de ki): Ben şüphesiz onlara çok yakınım. Bana dua ettiği vakit dua edenin dileğine karşılık veririm.) [Bakara Suresi: 186]

O, yakındır; O'nun yakınlığı özeldir... Dua eden ve iman üzere olan kullarına...

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'den sahih olarak gelen bir rivayette şöyle buyurmuştur: «Sizin dua etmekte olduğunuz (Allah), sizin her birinize binek devesinin boynundan daha yakındır.» [Müslim rivayet etmiştir].

Zifiri karanlık gecede sert taşın üzerinde yürüyen kara karıncanın ayak seslerini duyar.

Allah'ın himayesinde...

Allah -Azze ve Celle- dostlarına yakındır. Kullarını korur. Onları gözeterek himaye eder. Onları ihsanıyla kuşatır, üzerlerine rahmet yağmuru indirir. Kullarını göz açıp kapayıncaya kadar bile yalnız bırakmaz. Onları kendi başlarına bırakmaz. Düşmanlarını onların başına musallat etmez. Şeytana onlara zarar verecek bir yol bulma fırsatı vermez.

Onlara özel bir beraberliğin karşılığı şunlar verildi; yakınlık, zafer, destek ve koruma. (Allah, şöyle demişti: “Sizinle beraberim. Andolsun eğer namazı kılar, zekâtı verir ve elçilerime inanır, onları desteklerseniz, (fakirlere yardımda bulunarak) Allah’a güzel bir borç verirseniz.) [Mâide Suresi: 12]

Rablerine huzur buldular ve Allah -Subhânehû ve Teâlâ-'nın hakkında güzel düşüncelere sahiptiler. Bu sebeple her an onların oldu...

Nuh -aleyhisselâm- dokuzyüz elli yıl süren davetin, belanın ve meşakkatin ardından Rabbine dua etti; Allah da onun çağrısına karşılık verdi, onu kurtardı ve onun düşmanlarını yok etti.

İbrahim -aleyhisselâm- Rabbine sığındı; Rabbi de onu ateşten kurtardı.

Yûnus bin Mettâ -aleyhisselâm-'ı büyük sıkıntıdan kurtardı. Yusuf'u Yakub'a geri döndürdü ve onları birleştirdi. Onunla kardeşlerinin arasını düzeltti ve Yakub'un gözlerini geri verdi.

Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- saçların ağardığı, yüreklerin ağızlara geldiği, bazı sahabelerin Allah hakkında zanlarda bulundukları zor durumlarla karşılaştı. Mevlası olan Allah'a yalvardı. O vakit Allah -Azze ve Celle- vaadini yerine getirdi. İstenileni gerçekleştirdi ve hak sözünü yüceltti, üstün kıldı.

Allah -Azze ve Celle- Mümin olan bütün kullarına yakındır, onları görür ve korur.

Bir kadın gelip, kocası hakkında Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ile tartışır. Âişe -radıyallahu anha- da evin bir köşesinde olduğunu ve bazı sözleri duyup, bazı sözlerii kaçırdığını söylüyor. O tartışmanın ardından Cebrâîl -aleyhisselam- Peygamberimiz Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'e Allah'ın şu sözünü getiriyor: (Kocası hakkında seninle tartışan ve Allah'a şikâyette bulunan kadının sözünü Allah işitmiştir. Allah, sizin konuşmanızı işitir. Şüphesiz Allah; hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.) [Mücâdele Suresi: 1] Bütün sesleri kapsamlı bir şekilde işiten Allah her türlü noksanlıktan münezzehtir!

Şüphesiz ki O yakındır:

Dua ederken sesini yükseltme! O; yakındır, seni işitir.

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ashabının -radıyallahu anhum- yüksek bir sesle Rablerine dua ettiklerini işitmiş ve şöyle buyurmuştur: «Ey insanlar! Kendinize acıyın; siz ne bir sağıra, ne de burada olmayan birine dua ediyorsunuz! Muhakkak siz, sizi hakkıyla işiten ve gören (Allah’a) dua ediyorsunuz.» [Buhârî ve Müslim rivayet etmiştir].

Allah, içinde olanı ve düşüncelerini bilir. Sen, O'na kalbinden dua edersin, O da cevap verir. Muhakkak ki Allah -Subhânehû ve Teâlâ- yakındır: (Hani o, gizli bir sesle Rabbine niyaz etmişti) [Meryem Suresi: 3]

Allah'ı kendi içinden zikretsen bile, O seni duyar ve seni zikreder. Şüphesiz ki O, yakındır.

Buhârî ve Müslim'in ortak olarak rivayet ettiği kudsi bir hadiste şöyle buyurmuştur: «Eğer beni yalnız başına anarsa, ben de onu yalnız anarım. Şayet beni bir topluluğun içinde anarsa, ben de onu daha hayırlı bir topluluk içinde anarım.»

Karîb olan yüce Allah'tan sıkıntıyı gidermede, ızdıraplardan kurtulup rahatlamada, bir zararı uzaklaştırmada, tehlikeyi önlemede, sevilen bir şeye nail olma konusunda veya arzu edilen bir şeyi elde etmede Allah'tan yardım almayan hiçbir insan yoktur...

El-Karîb olan Allah'ın kapısı açıktır. İhsanı bahşedilmiş, cömertliği ve keremi çok büyüktür. Ne kadar çok ihtiyaç giderildi, dua kabul edildi, bereket indirildi ve rahmet kapladı, kuşattı?

Muhtaçlık elbisesi...

Yüce Allah'ın sana yakın olduğunu, en derindeki sırlarını bildiğini, duanı işittiğini, nerede olduğunu gördüğünü ve kalbinden geçenleri bildiğini biliyorsan; muhsinlerden iyilik yapanlardan biri ol: (Muhakkak ki Allah’ın rahmeti iyilikte bulunanlara çok yakındır.) [A'râf Suresi: 56]

O'na yaklaş. Eğer sen O'na bir karış yaklaşırsan, O da sana bir arşın yaklaşır. Kudsi hadiste rivayet edildiğine göre: «Kim bana bir karış yaklaşırsa, ben ona bir arşın yaklaşırım. Kim bana bir arşın yaklaşırsa ben ona bir kulaç yaklaşırım. O bana yürüyerek gelirse, ben ona koşarak varırım.» [Buhârî ve Müslim rivayet etmişlerdir -Lafız Müslim'e aittir-]

Allah'a yaklaşma nafilelerden önce farzlar ile olur; «Kulum, kendisine emrettiğim farzlardan daha sevimli herhangi bir şeyle bana yakınlık sağlayamaz. Kulum farzlara ilaveten işlediği nafile ibadetlerle yaklaşmaya devam etmesinin nihayetinde de ben onu severim.» [Buhârî rivayet etmiştir]

Bir kul; kulluk mertebelerini ne kadar tamamlarsa, Allah -Subhânehû ve Teâlâ-'ya o kadar yakın olur ve Allah'a ne kadar çok boyun eğip O'nun huzurunda secde eder, burnunu yere sürtercesine koyar ve yüzünü Rabbi ve sevdiği için yere yapıştırırcasına secdeye kapanırsa; Rabbine olan yakınlığı, itibarı ve değeri artar. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'den sahih olarak rivayet edildiğine göre o şöyle buyurmuştur: «Kulun Allah'a en yakın olduğu an secdedeki anıdır. O halde secdede Allah'a çokça dua edin.» [Müslim rivayet etmiştir].

Secde, en büyük hürmet alâmeti, en yüksek kulluk derecesi, boyun eğmenin en şerefli tezahürü, en güzel sevgi mesajı, en tatlı teslimiyet sahnesi ve muhtaçlığın en güzel kıyafetidir.

Allah Teâlâ'ya secde ettiğin kadar Allah katında itibar ve makamın olur. Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'den gelen bir rivayette o şöyle buyurmuştur: «Çok secde etmeye bak! Zira, senin Allah için yaptığın her secde karşılığında Allah seni bir derece yükseltir ve bir hatanı siler.» [Müslim rivayet etmiştir].

Burada kesintisiz bir nimeti elde edersin: (İşte onlar (Allah'a) en çok yaklaştırılmış olanlardır.) [Vâkıa Suresi: 11] (O, Allah'a yakın olanların içecekleri bir kaynaktır.) [Mutaffifîn Suresi: 28]

Rabbin ile olman ve O'na yönelmen senin için mübarek olsun!

Gökyüzü çok uzak görünse bile... Göğün üstünde olan yakındır...

Öyleyse dua ederek ellerini Allah'a kaldır... Çünkü yaralar dua ile iyileşir...

Ne kadar yüksek olsa da gökyüzünün uzaklığı bize zarar veremez... Ey gökyüzünün Rabbi! Sen yakın olduğun müddetçe...

Allah'ım sen söyledin ve senin sözün haktır: (Kullarım sana, beni sorduğunda (onlara deki): Ben şüphesiz onlara çok yakınım. Bana dua ettiği vakit dua edenin dileğine karşılık veririm. O halde (kullarım da) benim davetime uysunlar ve bana inansınlar. Ola ki doğru yolu bulurlar.) [Bakara Suresi: 186].

Ey Allah'ım! Ey Karîb, ey icabet eden! Dualarımıza icabet et. Zayıflıklarımıza merhamet et. Sıkıntımızı gider. Bütün işlerde sonumuzu güzel eyle. Bizi dünya rezilliğinden ve ahiret azabından kurtar. Bize, anne-babamıza ve tüm Müslümanlara mağfiret eyle; Ey duaları işiten!