Applicable Translations English پښتو فارسی Français Indonesia Русский 中文 عربي

55

El-Vedûd (İyi kullarını seven, onları rahmet ve rızasına erdiren) -Celle Celâluhû-

Ve bir yere oturduğumuzda üzerini çiy kapladı

Güzel ve çiy ile kaplanmış bir meyve bahçesi

Yerin hoş, güzel ve uygun olması bizi etkiledi

Temenni edilen, biz temenni ettik ve sen de istenilen, arzu edilendin

Vedûd olan Rabbimiz Allah -Subhânehû ve Teâlâ- itaat edenlerin sevgilisi, firar edenlerin barınağı, sığınmacıların sığınağı, korkanların huzur ve güven bulduğu tek varlıktır.

Tövbe edenlerin ve temizlenenin sevgilisi, cömertlerin en cömerti, ikram edenlerin en çok ikram sahibi olanıdır.

Allah -Subhânehû ve Teâlâ- lütufta bulunanların en cömertidir, kendisinden merhamet istenilenlerin en merhametlisidir, kast edilenlerin en yücesi, darlıkta sığınak, yalnızlıkta dost ve yoldaş, azlıkta yardım edendir.

Konuşmamız, sözlerimiz Allah'ın (El-Vedûd -Subhânehû ve Teâlâ-) ismi hakkında olacaktır:

Allah -Subhânehû ve Teâlâ- şöyle buyurmuştur: (Şüphesiz Rabbim çok merhametlidir, çok sevendir) [Hûd Suresi: 90 ], Allah -Subhânehû ve Teâlâ- şöyle buyurmuştur: (O, çok bağışlayan ve çok sevendir.) (14) (Şerefli Arş'ın sahibidir) (15) [Burûc Suresi: 14-15]

Vüd: Sevgi demektir.

Rabbimiz Allah -Subhânehû ve Teâlâ- sevdiği kullarına kendi zatı hakkında bilgi vererek ve güzel sıfatlarıyla onlara olan sevgisini ve dostluğunu göstermiştir.

Bu sevgi, evliyalara ve takva sahiplerine özgüdür. Onlara sevmenin sebeplerini getirdi ve onların kalplerini ve sevgisini kendine çekti. Onlara en güzel isimlerini, geniş, büyük ve güzel sıfatlarını zikretti. Selim kalpler ve dosdoğru gönüller O'na celbedildi.

Ve kalbim sizin sevginizden önce boştu

Ve yaratılanların düşünülüp anılmasıyla eğlenir ve oynardı

Kalbim senin sevgine çağırdığı zaman ona icabet etti

Onun, senin bahçenden uzaklaşacağını sanmıyorum

Rabbimiz -Tebâreke ve Teâlâ- Vedûd'tur (Dostlarını çokça sevendir); yarattığı kullardan isyankâr olanlara sevgiyle yaklaşır, içlerinden tövbe edenlerin dostluğunu kazanır; mağfiretine nail olacakları vesileleri onlara açıklar, bildirir.

Allah -Subhânehû ve Teâlâ- şöyle buyurmuştur: {De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.} [Zümer Sûresi: 53] Allah -Subhânehû ve Teâlâ- şöyle buyurmuştur: (Rahmetim ise her şeyi kuşatmıştır) [A'raf Suresi: 156]

Rabbimiz Allah -Tebâreke ve Teâlâ- nimetleriyle, zahiri ve batıni büyük lütuflarıyla kullarına ihsan etti; onları yoktan var eden, onları yeryüzünde bırakan, dirilten ve ıslah eden O'dur. Onların işlerini tamamladı, onları imana ve İslam'a hidayet etti; o İslam en büyük nimettir.

O Vedûd'tur, onları sever ve O'nu severler ve kalplerine sevgiyi koyan O'dur. Bu gerçek bir ihsandır, bir şükür beklemeksizin karşılıksız yapılan bir iyiliktir

Sevdiklerine minnet, onlara cömert davrananlara ve onları ikinci bir sevgiyle ödüllendirenlere layıktır ve minnet beklentisi yoktur

Katıksız Halis Bir İhsan:

Bir kula el-Vedûd isminin anlamı gösterilip, üzerindeki perde kaldırılsa; kalbi Rabbine bağlanır. Kul sevgi, özlem ve zevkle kendisinden daha hoş ve daha tatlı bir meşguliyeti olmadan Rabbiyle meşgul olur!

İşte bu, kulların ibadetlerinin ve O'na yakın olmaya çabalayanların en büyük amelidir; (Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler) [Mâide Suresi: 54]

Ve durumun açıklığı, Allah'ın isim ve sıfatlarının bilgisinin apaçık olmasına göredir.

Ve Mümin bilir ki, bu durum kulun gücünden veya kudretinden değil, kulunu seven ve kalbine sevgi koyan Allah'tandır. Sonra kul onu başarıya ulaştırarak sevdiğinde, Allah -Subhânehû ve Teâlâ- onu başka bir sevgiyle mükâfatlandırdı ki bu da şudur: Saf bir ihsan; sebep ve sebep olan da O'ndandır.

Ve eğer kul Rabbini gerçekten seviyorsa, yalnız O'na kulluk eder ve bu da Allah'ın sevdiğini ve O'nu seveni sevmeyi, Allah'ın buğz ettiklerinden ve O'ndan buğz edenlerden nefret etmeyi gerektirir. Ve bu da vela ve beranın hakikatidir; Allah’a ve ahiret gününe iman eden bir toplumun; babaları, oğulları, kardeşleri veya yakınları dahi olsa, Allah’a ve Rasûlüne muhalefet eden kimseleri severken göremezsin. İşte onların kalbine Allah, iman yazmış ve katından bir ruh ile onları desteklemiştir. Allah, onları alt tarafından ırmaklar akan ve içinde ebedi kalacakları Cennetler'e girdirecektir. Allah; onlardan razı olmuş, onlar da ondan razı olmuştur. İşte onlar Allah’ın hizbidir. İyi bilin ki, kurtuluşa erecek olanlar Allah’ın hizbidir. [Mücâdele Suresi: 22]

Sadece Sevenler İçin!

Ve gerçek Mümin, sevgisini elde etmeyi gerekli kılacak sözlü ve fiili amellerle Allah -Azze ve Celle-'nin sevgisini kazanmaya çalışır. Bunların en büyüğü: Allah -Azze ve Celle-ye ve Rasûlü -sallallahu aleyhi ve sellem-'e itaat etmektir. Allah -Subhânehû ve Teâlâ- şöyle buyurmuştur: (De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin) [Âl-i İmrân Suresi: 31]

Ve kul Allah -Azze ve Celle-'nin sevdiği şeyleri yapmaya devam eder ve sevgisini kazanıp O'na yakınlaşıncaya kadar mevlasının istediğini yapmakta acele eder, «Allah kulunu sevdiği zaman, Cibril’e seslenir: "Al­lah filanca kulu seviyor sen de onu sev" diye buyurur. Bu­nun üzerine Cibril de onu sever ve sema ehline: "Şüphesiz Allah filanca kulu seviyor, siz de onu sevin." diye seslenir. Onlar da bu sefer o kulu severler. Sonra onun için yeryüzünde bir kabul konulur.» [Buhârî rivayet etmiştir]

Allah -Subhânehû ve Teâlâ- şöyle buyurmuştur: (İman edip de salih ameller işleyenlere gelince, onlar için Rahmân (çok merhametli olan Allah), (gönüllerde) bir sevgi yaratacaktır. [Meryem Suresi: 96]

Eğer Allah -Azze ve Celle- bir kulu severse «Onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı mesabesinde» olur. [Buhârî rivayet etmiştir]

İbn Kayyim -rahimehullah- şöyle demiştir: ''Allah - Azze ve Celle- 'nin sevgisini celbeden vesileler on tanedir:

Bunlardan birincisi: Kur'an'ı tefekkürle, manalarını ve ondan ne istenildiğini anlayarak okumaktır.

İkincisi: Farzlardan sonra nafile amellerle Allah'a yaklaşmak.

Üçüncüsü: Her hâlükârda O'nu dille, kalple, fiille ve hal ile zikretmeye devam et...

Dördüncüsü: Hevâ ve hevesin baskın olduğu zamanda, başkalarının sevgisini kendi sevgine tercih etmendir...

Beşincisi: Kalbin O'nun isimlerini ve sıfatlarını inceleyip mütalaa etmesi ve onları müşahede edip bilmesidir.

Altıncısı: O'nun iyiliğine, ihsanına, bahşettiklerine, batıni ve zahiri nimetlerine şahit olmaktır...

Yedinci -ve en çok hayran olunanlardan biridir-: Allah -Subhânehû ve Teâlâ-'nın önünde kalbin bütünüyle pişman olması...

Sekizincisi: İlahi iniş anında O'nunla münacaatta bulunmak için başbaşa kalmak...

Dokuzuncusu: Samimi bir şekilde seven kimselerle oturup, onların sözlerinin en tatlı meyvelerini toplamaktır...

Onuncu: Kalp ile Allah -Azze ve Celle- arasına girecek her unsurdan uzak durmaktır.

Dostluğun Sevginin Delili:

Sevilen kimse için her göz mutluluk kaynağı değildir, her kendisine nida edilen de nida eden kimseye cevap vermez

Sevenler sevgilinin seslenişini duyarlar: (Haydi felaha/kurtuluşa!); Böylece şiltelerini bırakırlar, uykularını terk ederler ve Güneş'in parıltısında ya da soğuğun yakıcılığında yürüyerek; sanki ipek üzerinde yürüyorlar gibi ve kulaklarında bir ses çınlar: (Haydi felaha!) hayatlarını harcıyorlar, ruhlarını kurban ediyorlar, nefisleri sıkıntı içinde öldürüyorlar ve kan döküyorlar.

Onlara şu ayet okunuyor: (Size rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayın) [Bakara Suresi: 254] Mallarının en kıymetlisiyle, en değerlisiyle yarışır, sahip olduklarının en değerlisini, sevdiklerinin en iyisini verir, fakirlikten korkmayanların verdiği gibi verirler, Onlara şu ayet okunur: (Yolculuğuna gücü yetenlerin haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır.) [Âli İmrân Suresi: 97] Böylece her derin vadilerden ve uzak vadilerden, saçlar dağılmış ve tozlanmış, karınlar aç olarak gelirler. Susamış gönüller; tekrar tekrar icabet sana Ya Rabbi! Tekrar icabet sana, tekrar icabet sana, senin ortağın yoktur!

Onların ve diğerlerinin durumu şairin dediği gibidir:

Kim gönlünü dolduran sevgiyle uyumazsa karaciğerlerin nasıl paramparça oluyormuşçasına acı çektiğini idrak edemez

Celâleddîn er-Rûmî şöyle diyor: "Aşk acıyı tatlı yapar, toprağı altına çevirir, ızdırapları mutluluğa çevirir, acıları iyileştirir, hapishaneyi huzur veren bir bahçeye çevirir ve hastalığı bir lütuf yapar. Zulmü rahmete çevirir. Demiri yumuşatır, taşı eritir, ölüleri diriltir ve ona hayat verir."

Keşke hayat acıyken sen tatlı olsaydın ve keşke seninle benim aramda bir umut olsaydı, sana aşık olurdum, o zaman her şey önemsiz olurdu

Ve insanlar öfkeliyken, sen razı olsaydın, benimle dünyalar arasında bir yıkım var ve toprağın üstünde olan her şey topraktır

İbnu'l-Kayyim -Allah ona rahmet etsin- sevgi ve aşk hakkında şöyle diyor: O şöyledir: İlahlaştırmanın sırrı ve birleşmesi: Allah'tan başka hak ilah olmadığına şehadet etmektir.''

Bir bedevi kalkıp, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- insanlarla konuşurken "Kıyamet ne zaman kopacak?" diye sordu. Nebi -aleyhisselam-: «Kıyamet için ne hazırladın?» buyurdu. Bedevi: "Çokça oruç, namaz, zekât hazırlamadım. Ancak ben Allah'ı ve O'nun Rasûlü'nü seviyorum" dedi. "Allah ve Rasûlü'nün sevgisini" dedi. Bunun üzerine Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-: «O halde sen, sevdiğin ile berabersin.» buyurdu. [Buhârî ve Müslim rivayet etmiştir.]

Onlardan biri olmasam da salihleri seviyorum, işi gücü günah olanlardan ise nefret ediyorum

Her ne kadar onlarla aynı özelliklere sahip olmasam da, belki onlardan bir şefaat kazanırım

İşaret...

Herim Bin Hayyân şöyle demiştir: ''Bir kul kalbiyle Allah -Azze ve Celle- 'ye yönelmesin ki, Allah da onların sevgilerini bahşetmek için Müminlerin kalpleriyle ona yönelmiş olmasın.''

Mümin; sevecendir, sever ve sevilir, cana yakındır ve candan sevilir. Peygamber - aleyhissalâtu ve'sselâm-'dan gelen bir rivayette o şöyle buyurmuştur: «Mümin cana yakın, seven ve sevilendir» [Sahih hadistir. Tabarânî «El-Mu'cemü'l Evsat» isimli kitabında rivayet etmiştir.] Çünkü Mümin dostları olan Müslümanlar için iyiliği sever ve ister. Kötülüğünü onlardan uzak eder. Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'den sahih olarak gelen bir rivayette o şöyle dua ederdi: «Allah'ım! Seni sevmeyi, seni sevenleri sevmeyi ve senin sevgine ulaştıracak amelleri sevmeyi dilerim.» [Sahih Hadis. Tirmizî rivayet etmiştir]

Allah'ım! Ey Vedûd! Seni sevmeyi, seni sevenleri sevmeyi ve senin sevgine ulaştıracak amelleri sevmeyi dilerim.

-