43
Ebû Hureyre -radıyallahu anh-'tan rivayet edilen hadiste şöyle demiştir: Bir adam yokluk içindeydi. Bu yüzden (birşeyler bulmaya) çöle gitti. Bunun üzerine hanımı da şöyle dua etti: Allah'ım! Öğütüp hamur yapacak, ondan da ekmek pişirecek bir şeyi bize rızık olarak ver!
Adam eve geri geldiğin de sahanın ekmekle dolu, fırında but kızartması ve un öğüten bir değirmen olduğunu gördü. Adam sordu: Bunlar nereden geldi? Karısı da cevap verdi: Bunlar, Allah'ın rızkıdır. Sonra adam değirmenin etrafındaki unları süpürdü.
Bunun üzerine Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu: «Eğer adam değirmeni o hal üzere bıraksaydı, değirmen kıyamet gününe kadar dönmeye - ya da dedi ki: öğütmeye- devam edecekti.» [Sahih bir hadistir. Taberânî «El-Mu'cemü'l Evsat» ta rivayet etmiştir]
Bu; kaygıya kapılmış, durumu zayıf, hayatından bıkmış, yaşadığı günlerden daralmış, sıkıntıların sıcaklığını tatmış kişiye bir mesajdır. Zorluktan sonra yakın bir zaferin, apaçık bir yardımın ve kurtuluşun, sıkıntıdan sonra kolaylığın, zayıflığın ardından kuvvetin geleceğini sana müjdeliyorum. (Allah, bir vaadde bulunmuştur. Allah vaadinden caymaz ) [Rûm Suresi: 6]
Allah'ın en güzel isimlerinden biriyle beraber yaşıyoruz: (El-Metîn):
(Şüphesiz rızık veren, güçlü ve el-Metîn olan ancak Allah'tır.) [Zâriyât Suresi: 58]
Rabbimiz -Subhânehû ve Teâlâ- el-Metin'dir. Yani; çok büyük güç ve kuvvet sahibidir.
Allah -Subhânehû ve Teâlâ-, kuvvet ve kudret bakımından en nihai noktadadır. O, çok güçlüdür, gücü kesintisizdir. Fiillerinde, hiçbir zorluk çekmez. O'na yorgunluk isabet etmez. Bütün izzet O'na aittir. O, işinde galiptir (hâkimdir). O; acizlikten etkilenmeyen, muktedir olandır.
Metîn olan Allah Teâlâ, emrinden ve peygamberlerinden ayrılıp haddi aşan, hatta güç ve galibiyet iddiasında bulunan bazı milletleri bize haber verdi. Allah, onları çetin bir hesaba çekmiştir: (Âd kavmine gelince, yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve: "Bizden daha kuvvetli kim var?" dediler. Onlar kendilerini yaratan Allah'ın, onlardan daha kuvvetli olduğunu görmediler mi? Onlar bizim ayetlerimizi (mucizelerimizi) inkâr ediyorlardı.) [Fussilet Suresi: 15]
Allah -Tebâreke ve Teâlâ-'nın buyurduğu gibi akıbetleri şöyle olmuştur: (Derken evlerinden başka hiçbir şeyleri görünmez hâle geldiler. İşte biz, suç işleyen toplumu böyle cezalandırırız. ) [Ahkâf Suresi: 25]
Krallar ve yeryüzünde yaşamış olanlar neredeler?...
Orada inşa ettiklerinden ve içinde yaşadıklarından ayrıldılar...
Yaptıklarıyla kabrin rehini oldular...
Unutulmalarının ardından kabirde çürümüş kemiklere döndüler...
Ordular nerede? Ne engel oldular. Ne de fayda verdiler...
Nerede yeryüzünde topladıkları ve biriktirdikleri?...
Arşın Rabbinin emri onlara süratle geldi...
Onları ölümden ne paraları kurtarabildi, ne de kendilerine yardım edildi...
İşte gerçek Mümin bilir ki; Allah -Azze ve Celle- güçlüdür, metindir. Allah her şeye kadirdir. Kullarının arzularını yerine getirir. Uzağı yakın ve hayali gerçek kılar.
İşte bu İbrahim -aleyhisselam-, ailesini ekin bitmeyen bir vadiye getiriyor. Artık zayıf olan kadın ve küçük çocuk bu vadide yaşayacaklar. Allah'ın gücüne güvenerek ve tevekkül ederek şöyle diyor: (Rabbimiz! Ben çocuklarımdan bazısını, senin kutsal evinin (Kâbe’nin) yanında ekin bitmez bir vadiye yerleştirdim.) Ey Rabbim! Onları; senin kapına yaklaştırdım, senden başkasına olan ümitlerini kestim: (Rabbimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için böyle yaptım), Ey Rabbim! Senin hizmetinde bulunmaları için böyle yaptım. Sen onlara, benden ve diğerlerinden daha önceliklisin: (Sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylettir) [İbrahim Suresi: 37] Kulların bir şeye ihtiyaçları olduğu zaman onlara boyun eğdir. Muhakkak ki sen her şeye gücü yetensin.
Eğer sen zayıfsan, Rabbin kuvvetli ve metindir. Korkma! Kim, Allah'a tevekkül ederse Allah ona yeter. Kim, Allah'a ihtiyaç duyarsa onu zenginleştirir. Allah -Tebâreke ve Teâlâ-, Müminin kalbinin başkasına bağlı olmasını, başkasına itimat etmesini veya Allah'tan gayrısına boyun eğmesini veyahut da yüzünü başkalarına çevirip gözyaşı döküp yalvarmasını kıskanır.
İçeriğindeki bir halden diğer bir hale geçiş türleri nedeniyle Yusuf'un hikâyesi; en güzel, en açık ve en belirgin hikâyelerden biridir. Bir sınavdan diğer bir sınava, hakir görülmeden izzete, kölelikten krallığa, bölünme ve dağılmadan bir araya gelmeye ve ülfete, üzüntüden sevince, bolluktan kuraklığa ve tekrar bolluğa, inkârdan kabul edişe geçişler vardır.
Sakın ola güçlü olanı zayıf olana şikâyet etme!
Eğer âdemoğluna şikâyet edersen şüphesiz sen... Ancak merhametli olanı merhamet etmeyene şikâyet etmiş olursun...
Kuvvet, bireysel veyahut toplumsal olarak, O'ndan başkasını bırakıp Allah -Azze ve Celle-'ye sımsıkı sarılmaktır. Allah'a tevekkül etmeyi bırakıp, ümidini düşmanına bağlamış olan İslam ümmetinin halini görmüyor musun? Allah'ın katından başarısız olunca, düşmanlarının gözünden de düştüler! Onlar, zillet ve hüsran içindedirler. Hiçbir ortağı olmayan ve bir olan, Kaviyy ve Metîn olan Allah'a sımsıkı sarılmadıkça izzet ve güç onlara asla geri dönmeyecektir.
Allah -Subhânehû ve Teâlâ- şöyle buyurmuştur: (Allah, “Şüphesiz ben ve peygamberlerim galip geleceğiz” diye yazmıştır. Şüphe yok ki; Allah çok kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.) [Mücâdele Suresi: 21]
Allah'ım! Senden Metîn isminle bizi, anne babamızı ve tüm Müslümanları bağışlamanı istiyoruz.
44 – 45 - 46