Applicable Translations English پښتو فارسی Français Indonesia Русский 中文 عربي

40

El-Alîm (İlmi, yaratılmış ve yaratılmamış her şeyi birlikte ihata eden, her şeyi hakkıyla en iyi bilen) -Celle Celâluhu-

Göğüsler, hiçbir kulağın işitemeyeceği ve hiçbir gözün ulaşamayacağı düşünceleri, fikirleri, hedefleri ve niyetleri saklar. Hüküm ve hikmet sahibi, her şeyi hakkıyla bilen Allah bütün bunlar hakkında bilgi sahibidir.

Gönüllerde fikir depoları gizlenmiştir. Yakınlaştırılmış bir melek bunu bilemez, gönderilmiş bir peygamber de bilemez, en sevilen veli bir kul, büyük bir âlim de bilemez, asi bir şeytan da bilemez. Bütün bunların gaybını her şeyi çok iyi bilen Allah Teâlâ bilir.

Embriyo, annesinin rahminde bir zardan sonra bir zarla sarılır. Yaşıyor mu, ölü mü bilinmez. Erkek mi, kız mı bilinmez. O şaki olup Cehennem ehlinden midir yoksa o Cennet ehlinden midir bilinmez.

Eceli, rızkı, ömrü bilinmez! Ve bunu her şeyi ilmi ile kuşatan Allah bilir. (Allah her şeyi hakkıyla bilendir.) [Bakara Suresi: 282]

İlim, cehaletin zıddıdır.

Rabbimiz -Subhânehû ve Teâlâ-'nın ilmi; görüneni de gizli olanı, sırları ve dışa vurulanı da kuşatmıştır, yukarı ve aşağı âlemleri kuşatmıştır. Onun ilmi geçmişi, bugünü ve geleceği de kuşatır. Allah -Subhânehû ve Teâlâ- şöyle buyurmuştur: (O, onların önlerindekini de arkalarındakini de bilir. Fakat onlar, bilgileriyle O'nu (Allah'ı) kuşatamazlar.) [Tâhâ Sûresi: 110].

Ve O -Azze ve Celle-, yarattıklarının göğüslerinin gizlediği iman ve küfür, hak ve batıl, iyi ve kötü her şeyi hakkıyla bilendir; (Şüphesiz Allah, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) bilir.) [Âl-i İmrân Suresi: 119] (Allah her şeyi hakkıyla bilendir.) [Bakara Suresi: 282]

O'nun yanında fısıldaşma sesli konuşulması gibidir. Gizli olan O'nun yanında açıktır ve en gizli olan da O'na açıktır.

O her şeyi bilendir. Her türlü noksanlıklardan münezzeh olan Allah'ın ilmi her şeyin ilmini kuşatmıştır. Hayır hayır! O'nun ilminden önce cehalet yoktur.

Kâinatta gizlilik ve açıklık vardır. İşlerin uzak olanı, O'nun yanında yakın olanından önce gelir. Bir insan unutkan olması sebebiyle unutabilir

Muhakkak ki O Alîm'dir:

Yaprak O'nun ilmiyle düşer, fısıltı O'nun ilmiyle sadır olur, söz O'nun ilmiyle söylenir, niyet edilen şey O'nun ilmiyle sonuçlanır, damla da O'nun ilmiyle iner.

Diriyi ve ölüyü, yaşı ve kuruyu, mevcut olanı ve olmayanı, gizliyi ve açıktan olanı, çoğu ve azı bilir: (Gaybın anahtarları yalnızca O’nun katındadır. Onları ancak O bilir. Karada ve denizde olanı da bilir. Hiçbir yaprak düşmez ki onu bilmesin. Yerin karanlıklarında da hiçbir tane, hiçbir yaş, hiçbir kuru şey yoktur ki, apaçık bir kitapta (Allah’ın bilgisi dâhilinde, Levh-i Mahfuz’da) olmasın.) [En'âm Suresi: 59]

Sahabelerden bir kısmı kendi kendilerine bir şeyler konuştular. Bunları açıktan söylemediler, bilâkis gizlediler ve sakladılar. Allah -Azze ve Celle- de şu ayeti indirdi: (Allah sizin nefislerinize güvenemeyeceğinizi bildi.) [Bakara Suresi: 187]

Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- hanımlarından birine sır olarak bir söz söylemiş, Peygamber de o hanımına yaptığının bir kısmını anlattı, bir kısmına ise değinmedi. Peygamber olup bitenden hanımını bu şekilde haberdar edince hanımı: “Bunu sana kim söyledi?” diye sordu. (Bunu bana, hakkıyla bilen ve hakkıyla haberdar olan Allah haber verdi, dedi.) [Tahrîm Suresi: 3]

Bedir'den sonra Umeyr bin Vehb ve Safvân bin Ümeyye geceleyin Kâbe'de oturdular; Rasûlullah'a -sallallahu aleyhi ve selâm- suikastını tertip ediyorlardı. Allah -Azze ve Celle- Rasûlüne onların tuzaklarını haber verdi ve ona yaptıklarını gösterdi: (Peygamber onlara) dedi ki: Rabbim, yerde ve gökte (söylenmiş) her sözü bilir. O, hakkıyla işiten ve bilendir.) [Enbiyâ Suresi: 4]

Münafıklar, Tebük'te kendi aralarında fısıldaşarak konuşuyorlar. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-, sahabeler -radıyallahu anhum- ve din hakkında kinayeli ve alaylı sözler söylüyorlardı. Gaybı bilen Allah, Rasulüne onların kurnazlıklarını, hilelerini ve alaya almalarını haber verdi; ((Münafıklar), Allah'ın, onların sırrını da fısıltılarını da bildiğini ve gaybları (gizli şeyleri) çok iyi bilen olduğunu hâlâ anlamadılar mı?) [Tevbe Suresi: 78]

Allah'ın ilmi tamdır ve kapsayıcıdır/kuşatıcıdır:

(Sizin ilâhınız, yalnızca, kendisinden başka hakkıyla ibadete layık ilah olmayan Allah'tır. O'nun ilmi her şeyi kuşatmıştır.) [Tâ-Hâ Suresi: 98]

Allah -Azze ve Celle-'nin ilminin kâmil olması bakımından mahluklarından hiçbiri O'na benzemez. (O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir) [Şûrâ Sûresi: 11]

(Allah, sizin bilmediğinizi bildi ve size bundan başka yakın bir fetih daha verdi.) [Fetih Suresi: 27] Ve eğer insanlar bir şey biliyorlarsa; bu, Allah -Subhânehû ve Teâlâ-'nın kendilerine öğrettiğindendir. Her dini ve kaderi ilim, Aziz ve Hakîm olan Allah -Subhânehû ve Teâlâ-'ya aittir; (Melekler: (Rabbimiz!) Seni (noksan sıfatlardan) tenzih ederiz, senin bize öğrettiklerinden başka bizim bilgimiz yoktur. Şüphesiz Alîm (her şeyi bilen) ve Hakîm olan ancak sensin, dediler.) [Bakara Suresi: 32]

Allah -Subhânehû ve Teâlâ- şöyle buyurmuştur: (Sana bilmediğin şeyleri öğretmiştir.) [Nisâ Suresi: 113]

İnsanlar bilgilerini ve sahip oldukları malumatlarını toplasalar bile; Allah'ın engin bilgisine oranla çok az olurdu; (Sana ruh hakkında soru sorarlar. De ki: Ruh, Rabbimin emrindendir. (Onun hakkında) size ancak az bir bilgi verilmiştir.) [İsra Suresi: 85]

Gemiye bindikleri zaman Hızır, Musa -aleyhisselam-'a, geminin kenarına konmuş bir serçe gördüğünü, gagasıyla bir iki kere denizden su içtiğini söyledi ve Hızır ona şöyle dedi: "Ey Mûsâ! Benim ilmimin ve senin ilminin de Allah'ın ilminden eksilttiği, bu serçenin gagasıyla denizden eksilttiği kadardır..."

Gerçek şudur ki...

Rabbimiz -Azze ve Celle- gayb ilimlerini kendine has kılmıştır. O'ndan başkası bilemez: (Gaybın anahtarları yalnızca O’nun katındadır. Onları ancak O bilir.) [En'âm Suresi: 59] Bunlardan (gaybın anahtarlarının) beşinden bahsetti: (Kıyamet vakti hakkındaki bilgi, ancak Allah'ın katındadır. Yağmuru O yağdırır, rahimlerde olanı O bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Yine hiç kimse nerede öleceğini bilemez. Şüphesiz Allah, her şeyi bilendir, her şeyden haberdardır.) [Lokman Suresi: 34]

İşte bunlar Allah'tan başka kimsenin bilmediği gaybın beş anahtarlarıdır:

1- Kıyamet saatinin ilmi: Ahiret hayatı için başlangıcın anahtarıdır.

2- Yağmurun indirilmesi: Bitkilerle yeryüzünün hayat bulmasının anahtarıdır.

3- Rahimlerde olanı bilme: Dünya hayatının anahtarıdır.

4- Yarında ne olacağını bilmek: Gelecekte kazanmanın anahtarı.

5- Ölüm yerinin bilgisi: Berzah hayatının anahtarı ve her insanın kendi kıyametidir.

Gaybın bilgisi, şüphesiz sadece bu beşiyle sınırlı olmaktan daha büyük ve daha geniştir. Ve burada haberler şöyle devam ediyor: Bazı önemli ifadelerin açıklanması, sınırlama iddiası anlamında değildir. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: (De ki: Göklerde ve yerde, Allah’tan başka kimse gaybı bilmez.) [Neml Suresi: 65]

Kim de Allah -Subhânehû ve Teâlâ-'dan başka bir kimsenin gaybı bildiğini iddia ederse; Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'e indirileni inkâr etmiştir.

Peygamberler Allah'ın onlara haber verdiği şeyler dışında gaybı bilmezler. Âişe -radıyallahu anha- şöyle demiştir: ''Kim de Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'in; yarın olacakları bildiğini iddia ederse yine Allah’a büyük bir iftira yapmış olur.'' (Eğer ben gaybı biliyor olsaydım, daha çok hayır elde etmek isterdim ve bana kötülük dokunmazdı.) [Araf Suresi: 188] Peygamberlerden daha alt derecede olanlar nasıl olur da gaybı bilebilirler?

Senin ondan nasibin

Allah azda olsa kime ilim vermiş ise Allah -Azze ve Celle- o kimseyi yükseltmiştir: (Allah, sizden iman edenleri ve kendilerine ilim verilenlerin derecelerini yükseltsin) [Mücâdele Suresi:11] Eğer alim, takvalı, Allah'ı bilen, O'nun hakkını yerine getiren olsaydı?

Onlar Allah'ın bilgisinden emindiler. O'na karşı korkuları ve saygıları arttı ve bu nedenle Allah onları yedi göğün üzerinden doğruladı; Ve şöyle buyurdu: (Allah’a karşı ancak; kulları içinden alim olanlar derin saygı duyarlar.) [Fâtır Suresi: 28]

İlim: Bir insanı yüksek makamlara yükselten onurlu hasletlerin aslıdır.

Ve bu makama ancak ilimle ve ısrarla Allah'tan istemeye devam ederek, Allah'ın Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-'e öğrettiği duayı ederek ulaşılır: (Rabbim! İlmimi arttır, de.) [Tâ-Hâ Suresi: 114]

İbn Hazm -Allah ona rahmet etsin- şöyle demiştir: ''İlimlerin en yücesi: Seni Rabbine yaklaştıran ilimdir.''

İbn Kayyim -rahimehullah- şöyle demiştir: «Bu ilmin güzelliğinin hazzı ve değerinin büyüklüğü hakkında insanların çoğunluğunun cehaleti olmasaydı, ilmi elde etmek için kılıçlarla savaşırlardı. Ama ilme giden yollar nefsin hoş görmediği bir perde ile örtülmüştür. Allah'ın dilediği kimseye ilmi vermesi için onlar, ilimden cehalet perdesi ile uzak tutulmuşlardır. Allah büyük lütuf sahibidir.»

Ey Alîm olan Allahım! Bize faydalı olanı öğret, bize öğrettiğinle bize fayda ver ve ilmimizi artır.