65
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'den sahih olarak gelen bir hadiste o şöyle buyurmuştur: «Allah -Teâlâ- şöyle buyurmuştur: Ey Âdemoğlu! Vakitlerini bana ibadet etmeye ayır ki, kalbini zenginlikle doldurayım ve ihtiyacını gidereyim. Eğer böyle yapmazsan seni başka şeylerle meşgul eder, ihtiyaçlarını da gidermem.» [Sahih bir hadistir. Tirmizî rivayet etmiştir] Sahih bir hadiste: «Allah'ın eli doludur. Gece gündüz yaptığı cömertçe lütuflar, O'nun elindekileri tüketmez. Gökleri ve yeri yarattığı günden beri neler verdiğini görmüyor musunuz? Bütün bu verdikleri Allah'ın elindeki hiçbir şeyi eksiltmemiştir.» [Buhârî -bu onun lafzıdır- ve Müslim rivayet etmiştir].
Gökler ve yer O'nun -Subhânehû ve Teâlâ-'nın tarafından sabit kılındı ve dünya ile ahiret işleri O'nun tarafından düzenlendi. Canlı ve cansız her şey O'na teslim oldu.
Mülkün yönetimi O'nun elindedir ve her şeyin takdiri O'nun katındadır. İşlerin anahtarı O'nun elindedir. Kulların varışı O'nadır. Bütün izzet O'na aittir. Mülkün hepsi O'nundur. O'nun verdiğine kimse engel olamaz. O'nun vermediğine de kimse veremez.
Kerîm, güçlü, merhametli ve el-Mukît (koruyan) olan senin hayatın için gerekli olan bir somun ekmeği, günlük yiyeceği veya içeceği sana göndermekten aciz mi?
Allah'ın güzel isimlerinden biriyle yaşıyor olmamızdan ötürü ne mutlu bize. O isim: (El-Mukît -Tebâreke ve Teâlâ-):
Allah -Azze ve Celle- şöyle buyurmuştur: (Kim, güzel bir işe aracılık ederse, onun bu işte (sevapta ) bir nasibi olur. Kim de kötü bir işe aracılık ederse, onun da bundan (günahtan) bir payı olur. Zira Allah, (Mukît'tir) her şeyi gözetip karşılığını verendir.) [Nisâ Suresi: 85]
El-Mukît: Muktedir olandır, erzakları yiyecekleri yaratandır.
El-Mukît: Koruyan, ihtiyacı olanı, ihtiyaç duyduğu kadar koruyandır.
Rabbimiz Allah -Subhânehû ve Teâlâ- her varlığa gıdasını ulaştırmış, erzakını kendisine teslim etmiş ve hikmeti ve rızasıyla onu dilediği gibi sarfetmiştir.
Her yaratılmışın gıdası vardır: Bedenler için gıda yenilen, içilen şeylerdir. Ruhların gıdası bilgiler ve ilimlerdir. Meleklerin gıdası ise tesbihtir, zikirdir.
Allah -Azze ve Celle- kulları için Mukît'tir. Onları korur, onların durumlarına şahit olan, onları gözetleyen ve onlar hakkında her şeyden haberdar olandır.
Rabbimiz -Subhânehû ve Teâlâ- kullarının yararına olan işlerini düzenler, onların gıdalarını ve rızıklarını verir.
Rızıkların en hayırlısı, akıldır. Kime akıl verilmişse, Allah -Tebâreke ve Teâlâ- onu lütufta bulunmuştur!
Allah'ım insanları kuşatan fazilet senindir...
Tüm yaratılmışlara indirilmiş cömertlik sendendir...
Şayet başka biri senin hazinelerine sahip olsaydı...
Vermekle artan o hazinelerinde mutlaka cimrilik ederdi...
Allah'ım kötü amellerimizden sana sığınırım...
Ve nimetlerinin bizden uzaklaştırılmasından...
Sana zaten garanti edilmiş olan şeyler için meşgul olma. Allah, kendisi hakkında şöyle buyurmuştur: (El-Mukît/ gıda veren) ve (Bolca rızık veren) buyurmuştur.
El-Mukît ismi, (Razzâk) bolca rızık veren isminden daha hususidir. Kût/yani gıda; vücudun ihtiyacı olduğu kendisiyle beslendiği ve gıdalandığı şeydir. Rızık ise, kulun mülkiyetine giren, yenen ve yenmeyen her şeydir.
Ölüm/ecel için zaman kaldığı sürece; gıda ve rızık gelmeye devam eder. Hikmeti ile sana bir yolu kapatıyorsa, rahmetiyle başka bir yol açar.
Rahimdeki ceninin durumunu bir düşün. Onun rızkı olan kan ona bir tek yoldan gelir ki, o da göbek deliğidir. Anne karnından çıkınca o yol kesilir ve bu kez ona iki yol açılır. Bu iki yoldan, birincisinden daha hayırlı ve daha lezzetli rızık gelir. O da temiz ve lezzetli olan süttür. Süt emmeyi tamamladığında kendisine iki tür yiyecek ve iki tür içecek elde etmesi için dört yol açılır. İki yiyeceğe gelince, bunlar hayvansal ve bitkisel gıdalardır. İki tür içecek ise su ve süttür.
İnsan öldüğü zaman bu dört yol kapanır. Müminlere cennetin sekiz kapısı açılır. İstediklerinden girerler!
Allah -Tebâreke ve Teâlâ-'nın nimetleri sayılamayacak ve sınırlandırılamayacak kadar çoktur. Bir hesapla da kayıt altına alınamazlar: (Allah'ın nimetlerini saymaya kalksanız, onları sayamazsınız. Doğrusu insan çok zalim ve nankördür!) [İbrahim Suresi: 34]
Nimet veren yüce Allah, nimetleri bu yaratılana bir ihtiyaç duymadan, ondan bir korkusu yahut da ondan beklendisi olmadan bahşeder. Bilakis bahşedilen nimetler, ancak Allah tarafından bir lütuf, kerem, iyilik, ihsan, cömertlik ve minnettir. {Ben cinleri ve insanları, ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.} (56) {Ben onlardan bir rızık istemiyorum. Beni doyurmalarını da istemiyorum.} (57) {Şüphesiz rızık veren, güç ve kuvvet sahibi olan ancak Allah'tır.} (58) [Zâriyât Suresi: 56-58] Ancak insanların çoğu şükretmezler: (Onlar Allah'ın nimetini bilirler, sonra da onu inkâr ederler. Onların çoğu kâfirdir) [Nahl Suresi: 83]
O sana, O'ndan alacağın bir hakkın karşılığı olmadan verdi. Sonra sen O'nun haklarını inkâr ettin! O'nun için bir iyilik yapmadığın halde sana karşılıksız verdi. Sonra sana yaptığı iyiliği inkâr ediyorsun! (Kahrolası insan! Ne kadar da inkârcıdır!) [Abese Suresi: 17]
Allah -Tebâreke ve Teâlâ-'nın nimetleri senin için peş peşe gelmektedir. Eğer O'ndan istersen sana verir. Dua edersen icabet eder. Yardım dilersen sana yardım eder. O'ndan başkasına ihtiyacın yoktur. Bunun için; eğer şükredersen, seni buna muvaffak kıldığı diğer nimete de şükret; (Hani Rabbiniz şöyle duyurmuştu: “Andolsun, eğer şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım.) [İbrahim Suresi: 7]
Âdemoğullarının elinde bir vadi dolusu altınları olsa, kendilerinin iki vadi dolusu altınları olmasını isterler.
Mutluluk, Dünyaya sahip olman değildir. Fakat insanın mutluluğu bir günlük rızkının, beden sağlığının ve güveliğinin olmasıdır. Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'den sahih olarak gelen bir rivayette o şöyle buyurmuştur: «Sizden hanginiz canı ve malı emniyet içinde, vücudu sıhhat ve afiyette, günlük azığı da yanında olduğu halde sabaha ulaşırsa, sanki bütün dünya kendisine verilmiş gibidir.» [Hasen bir hadistir. Tirmizî rivayet etmiştir]
Müminin kalbi mutmaindir. Çünkü o, Allah'ın gıda ve rızık veren olduğunu, rızkının yazıldığını ve rızkını tamamlayana kadar ölmeyeceğini bilir. Kul, kendi güç ve kuvvetini yok sayıp Allah'a tevekkül ederek çalışıp çabalar. Aynı zamanda kalbi gıdayı veren, bol rızık bahşeden Allah -Azze ve Celle-'ye bağlıdır. Çünkü kul, zenginlik, güç ve kuvvetin ancak Allah'tan olduğunu bilir.
«Sahih-i Müslim»'de Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem-'den gelen, onun da Rabbi -Azze ve Celle-'den naklettiğine göre, O (Allah) Teâlâ şöyle buyurmuştur: «Ey kullarım! Hepiniz açsınız! Yalnız benim doyurduğum müstesna. Benden sizi doyurmamı isteyin ki, sizi doyurayım.»
İbn Recep -Allah ona rahmet etsin- şöyle demiştir: "Selefi salihinden bazıları, hamurları için tuz, koyunları için yem dahi, bütün ihtiyaçlarını namazlarında Allah'tan isterlerdi."
Allah'ın Mukît ismini devamlı hatırında tutan kimse, Mukît olan Allah'ın beraberliğini hisseder ve O'nun sahip olduklarına güvenir... Böylece dünya ve ahirette Allah'ın rızasına ulaşmak anlamına gelen sonsuz bir mutluluğu elde eder.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- sevap kazanmak için ailesinin yiyeceğini sadaka olarak verenleri uyarmıştır. Öyle ki kişi, bakımı ve geçimlerinden yükümlü olduğu ailesinden akrabalarından ve kölelerinden kimseleri zayi ederse, bu iş günaha dönüşür. Çünkü geçim nafakası insani haklarla alakalı bir konudur ve onlar daha muhtaçtırlar. Onların hakları daha kesindir. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'den sahih olarak rivayet edilen bir hadiste o şöyle buyurmuştur: «Bakmakla yükümlü olduğu kimseleri ihmal etmesi, kişiye günah olarak yeter.» [Hasen bir hadistir. Ebû Dâvûd rivayet etmiştir.]
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ailesine olan dükünlüğ sebebiyle onların tam bir yıllık yiyeceğini ayırırdı. Buhârî'de gelen bir rivayette Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- ''Nadîr oğullarının hurmalarını satardı ve ailesinin bir yıllık yiyeceğini ayırırdı.''
Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-’in yaptığı dualardan biri de şöyleydi: «Yâ Rabbi! Âl-i Muhammed'in rızkını ölmeyecek kadarcık ver!» [Müslim rivayet etmiştir]. Yani; onları doyuracak ve yetecek kadar. Böylece yoksulluk onları zorlamasın ve dilenmek onları küçük düşürmesin. Ayrıca dünya da onlara açılmasın ki dünyaya bağımlı olup güvenmesinler. Dünya gidicidir, ahiret ise kalıcıdır. O, -Allah'ın salat ve selamı onun, ailesinin ve kıyamete kadar onun hidayetine uyanların üzerine olsun- baki olan ahiret yurdunu, gidici ve geçici olana tercih etti.
Allah'ım! Senden Mukît isminle, geniş lütfunla bizi bol bol rızıklandırmanı, sana itaat etmemiz, seni zikretmemiz ve sana şükretmemiz için bize yardım etmeni istiyoruz.