51
Yüce Allah'ın (el-Latîf ) ismiyle yaşıyoruz; nurlarından faydalanıyoruz ve gölgelerinde gölgeleniyoruz:
Allah -Subhânehû ve Teâlâ- şöyle buyurmuştur: (Şüphesiz benim Rabbim, dilediğine Latîf'tir. Gerçekten bilen, hüküm ve hikmet sahibi O'dur.) [Yûsuf Suresi: 100]
Allah -Subhânehû ve Teâlâ- şöyle buyurmuştur: (Gözler O'nu idrak edemez; fakat O, bütün gözleri idrak eder. O, Latîf'tir, her şeyden haberdardır.) [En'âm Suresi: 103]
Lütuf Arap dilinde: İyilik, güler yüzle karşılama, cömertlik, yumuşak ve nezaketli davranmak ve en küçük şeyleri dahi bilmek manasına gelir.
Eğer fiilde nezaket ve düşüncede lütuf birleşirse, Latîf isminin anlamı tamamlanır.
Büyük ve Yüce olan Rabbimiz; Latîf'tir, O'ndan daha ince olan yoktur. Kullarına karşı hoşgörü sahibidir. Günahlarına karşı onları cezalandırmakda acele etmez. Küçük, ince ve ufak olsa bile hiçbir şey O'na gizli kalmaz.
Rabbimiz -Subhânehû ve Teâlâ- kullarına lütufkâr olan, bilmedikleri halde onlara ihsanda bulunan ve müsamaha gösterip merhamet edendir. (Allah; kullarına çok lütufkârdır, dilediğini rızıklandırır.) [Şûrâ Suresi: 19] O, kullarını ummadıkları yerden rızıklandırır.
Rabbimiz -Subhânehû ve Teâlâ- hislerin algılayamadığı, gözlerin göremediği bir varlıktır. (Gözler O'nu idrak edemez; fakat O, bütün gözleri idrak eder. O, Latîf'tir, her şeyden haberdardır.) [En'âm Suresi: 103]
Kullarına yeterinden fazlasını vermiş, onları güç yetirebileceklerinin altında sorumlu kılmış ve kısa sürede mutluluğa ulaşmalarını kolaylaştırmıştır: (Şüphesiz Rabbim, dilediği şeyde nice incelikler sergileyendir.) [Yûsuf Suresi: 100]
O, kuluna karşı lütufkâr ve merhametlidir... Ve lütuf niteliğine göre iki türlüdür... Büyük bir bilgelikle eşyanın bütün sırlarını bilmesi...Ve bir de; ihsan etmek gerektiğinde lütufkâr olması...
Sana gücünü de gösterir, lütufkârlığını da... Oysa kulu bu konuda gafletler içindedir...
Rabbin -Tebâreke ve Teâlâ- Kerîm'dir, Latîf'tir; lütfunu sana yumuşak ve şefkatli bir şekilde ulaştırır. O, senin durumunu senden daha iyi bilir ve sana kendi nefsinden daha şefkatlidir.
Latîf olan Allah Teâlâ sana merhamet etmek isterse, sana iman nurunu gönderir. Böylece gönlün ahlaksızlıkları ve fitneleri hoş görmeyerek, günahlardan kaçınarak O'nun nuruyla ışıldar, (O; en gizli şeyleri bilendir, (her şeyden) hakkıyla haberdar olandır.) [En'âm Suresi: 103]
Latîf olan Allah Teâlâ sana yardım etmeyi isterse, normalde vesile olmayan bir şeye emreder ve o şey de sana yardım edilmesi için en büyük vesile olur. Şüphesiz ki O: (En gizli şeyleri bilen, (her şeyden) hakkıyla haberdar olandır.) [En'âm Suresi: 103]
Latîf olan Allah -Celle ve Alâ- sana şifa vermek isterse; sana en tuhaf en ilginç vesileyi, belki de en zayıf vesileyi gönderir. Muhakkak ki O; (lütuf sahibidir, her şeyden haberlidir.) [En'âm Suresi: 103]
Latîf olan Allah -Celle ve Alâ- sana rızık vermek isterse; senin bilmediğin fakat Allah'ın bildiği bir işi kolaylaştırır. Bir fakiri sana gönderir ve sen de ona cömertçe yardım edersin. Böylece o fakir sana dua eder. Onun duasıyla göklerin kapıları açılır. Böylece sana rızık yağar ve Allah'ın iradesi istediği gibi yerine gelir. Sen bunun farkında bile olmazsın. Muhakkak ki O; (lütuf sahibidir, her şeyden haberlidir.) [En'âm Suresi: 103]
Bir kul, Latîf olan Allah'ın kendisi için ne hazırladığını bilseydi; O'nunla buluşmak için kulun kalbi özlem duyarak erirdi.
Senin başına gelen ne kadar çok hastalık vardı ve Allah o hastalıkları yok etmiştir...!
Başına ne kadar çok musibet geldi ve Allah onları senden uzaklaştırdı...!
Ne kadar çok borçları ödedi...!
Ne kadar çok sıkıntıları giderdi...!
Bütün bunlar senin gücün ya da kuvvetinle değil, O'nun lütfu ve cömertliğiyle olmuştur!
İnsanlar kralların yöneticilerin kapılarını çaldılarsa; sen en büyük hükümranın kapısını çal.
Eğer insanlar bir prensin avlusunda (bir şeyler istemek için) duruyorlarsa, sen de çok cömert olan ilahın avlusunda dur.
Eğer bir hastalık sana acı verirse, borç sana ağır gelirse, uzakta olana üzülürsen, çocuğun için korkarsan ve fakirlik seni yorarsa; hatırla ki O; (lütuf sahibidir, her şeyden haberlidir.) [En'âm Suresi: 103]
Kurtuluşun anahtarlarını elinde tutan O'dur. Hazineler doludur ve Allah'ın eli gece ve gündüz çok cömerttir. (Herşeyin hazineleri bizim yanımızdadır.) [Hicr Suresi: 21]
Mutluluk O'nun yanındadır. Güven O'nun yanındadır. Rahatlık O'nun yanındadır. Hoşnutluk O'nun yanındadır. Şifa O'nun yanındadır. Her şeyin mülkü O'nun elindedir ve O'nun her şeye gücü yeter.
Allah -Tebâreke ve Teâlâ- ile beraberken, dünyanın sıkıntıları üzerine fazla fazla gelse bile, hiçbir kaygı taşıma. Şunu bilmelisin ki bu sıkıntılar Yûsuf -aleyhisselâm-'ı götürdüğü gibi seni seçilmiş olmaya götürür.
Mutluluğunun nedeni olduğunu düşündüğün ne kadar çok şey hayatından kaybolursa kaybolsun, Allah'ın onları mutsuzluğunun nedeni olmadan önce senden uzaklaştırdığına emin ol.
Eğer Latîf olan Allah -Azze ve Celle- ile beraber olmak istiyorsan; o halde O'nun diniyle sevin, lütfuna şükret, O'nun hükümranlığını ve büyüklüğünü düşün. O'nu zikrederek sevinçli ve neşeli ol. O'nun sözlerini duymanın lezzetini tat. Rabb olarak O'na, usul, yol ve yöntem olarak kitabına ve elçi olarak peygamberine razı ol.
Allah -Tebâreke ve Teâlâ-'nın beraberliği bir sebep ve emek olmadan meydana gelmez. Meydana geldiği zaman ise kalbine ülfet yerleşir. Endişelerin uzaklaşır. Hayatın zorluklarını ve bu dünyanın acılarını unutursun.
Rabbimiz (Latîf) olan Allah, lütufkâr olmayı, yumuşak başlılığı sever. Yaratılmışlara karşı kibar, nazik ve şefkatli davranmanı ister ve sever.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'den sahih olarak gelen bir hadiste o şöyle buyurmuştur: «Dikkat edin! Ateşe kimin haram kılındığını yahut ateşin kime haram kılındığını size haber vereyim mi? Cana yakın, ağır başlı, yumuşak huylu, kolayca iş gören kimselere haram kılınmıştır.» [Sahih bir hadistir. Tirmizî rivayet etmiştir]
Sana zarar veren şey karşısında seni iyileştirmek için Allah'ın sana lütufta bulunmasına ihtiyacın olursa; acizliğini, zayıflığını ve mağlubiyetini Yüce Allah'a göster. Müslümanlara, özellikle zayıf olanlarına karşı şefkatli ol.
Allah'ım! Sen ihsan ehlisin... Cömertlik ve büyük lütuf sendendir... Allah'ım! Kalbim dertler içinde kaldı... Halim yakın dostu mutlu etmez...
Allah'ım! Affınla bana cömert ol çünkü ben... kapılarda mağlup ve zelil bir haldeyim...
Allah'ım! Bize lütufta bulun. Senin yakınlığınla bize ülfet ihsan eyle. Sana itaat etmemize yardım et ve bizim için hayırlı bir akıbet nasip eyle.