37
Allah'ın senden O'nun arşın üzerine istiva ettiğini bilmeni istediği zaman, yine senin yakinen şunu bilmeni istemiştir: Şüphesiz ki O, seni işitiyor ve görüyor. Senin sözlerini duyuyor ve yaptıklarınızı görüyor. Senden hiçbir şey O'na gizli değildir. Münacatını ve O'na seslenişini işitiyor. Düşüncelerin O'na açıktır. Ettiğin dua işitilmekte, isteğin kabul edilmektedir. Mağfiret dilemene icabet edilmektedir ve tövben makbuldür.
Ağrılar sancılar sana çok acı verip de hiç seni mahvetti mi? Nefsin Rabbine özlem ile inledi mi? Allah senin inlemelerini işitiyor. O, sana şah damarından daha yakın. Üzüntünü ortadan kaldırır, endişeni kaygını giderir . Muhakkak ki O, her şeyi hakkıyla işitendir ve her şeyi hakkıyla bilendir.
Allah -Subhânehû ve Teâlâ- kendi nefsini överek şöyle buyurmuştur : (O, Es-Semi' (her şeyi hakkıyla işiten), El-Alîm’dir (her şeyi hakkıyla bilen). [Bakara Sûresi: 137] Allah'ın bu ismi (es-Semi'), O'nun değerli kitabında kırk beş yerde geçmektedir.
Rabbimiz -Subhânehû ve Teâlâ- her şeyi hakkıyla işitendir. O'nun işitmesi tüm duyulabilenleri kuşatmıştır. Üst ve alt âlemdeki tüm sesleri işitir. Gizli ve açık olan bütün sesler, sanki O'nun için tek bir ses gibidir. Sesler O'na karışarak gelmez. Hiçbir dil O'na gizli değildir. O seslerden yakın olan da, uzak olan da, gizli olan da, açık olan da O'nun katında eşittir. Allah -Subhânehû ve Teâlâ- şöyle buyurmuştur: (Sizden, sözü gizleyenle onu açığa vuran da, geceleyin gizlenenle gündüzün yürüyen de (onun ilminde) eşittir.) [Ra'd Suresi: 10]
Yaratıcı olan Allah -Subhânehû ve Teâlâ- ile yaratılmış olanların bu ismi ortak kullanmaları, aralarında benzerlik olduğu anlamına gelmez. Allah Teâlâ bundan yüce ve büyüktür. Çünkü yaratılmışların özellikleri, onun zayıflığına, acizliğine ve yaratılışına uygundur. Yaratıcının özellikleri ise, O'nun kemaline ve büyüklüğüne yakışan özelliklerdir. (O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir [Şûrâ Suresi: 11]
Burada işitme, duyma ve kuşatma anlamlarına gelir. (Kocası hakkında seninle tartışan ve Allah'a şikâyette bulunan kadının sözünü Allah işitmiştir. Allah, sizin konuşmanızı işitir. Şüphesiz Allah; hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.) [Mücâdele Suresi: 1] Burada işitme, icabet etme/dileğini yerine getirme ve kabul etme anlama gelir. (Şüphesiz Rabbim duayı işitendir.) [İbrahim Suresi: 39]
O es-Semi' olan, her şeyi gören ve işitendir...
Kâinatta gizli olanı ve açıktan olanı...
Ve her ses O'na hazır bulunup işitilir...
Gizli olanda açıktan olan eşittir...
O'nun işitmesi bütün sesleri kapsar
Uzak olanı da yakın olanı da O'na gizli kalmaz...
« Sahih Buhârî ve Müslim»'de geldiğine göre: Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-, sahabe - radıyallahu anhum - 'un Rablerine yüksek sesle dua ettiklerini işitmiştir. Bunun üzerine Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur : « Ey insanlar! Kendinize acıyın; sizler, bir sağıra veyahut hazır bulunmayan birine dua etmiyorsunuz! Muhakkak siz, sizi hakkıyla işiten ve görene (Allah’a) dua ediyorsunuz.» Kul, seslenişini ve münacatını bitirir bitirmez, icabet edildiği görünür. Çünkü O, her şeyi hakkıyla işiten, her şeyi hakkıyla bilendir.
Zor durumda kalanların seslenişini işitir. İhtiyacı olanların dualarını kabul eder. Dertli olanlara yardım eder. Şükredenlerin hamdetmelerini duyar. Dua edenlerin dualarını işitir. Karanlık gecede, sert kayanın üzerindeki kara karıncanın hafif adımlarının sesini işitir. Kalplerin düşüncelerini, nefislerin kaygılarını ve gönüllerin yakarışlarını işitir.
Bir kadın gelip kocası hakkında Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'e şikayette bulunuyor. O kadın; Havle -radıyallahu anha-'dır. Âişe -radıyallahu anha- da evin diğer kenarında bir kelimeyi duyduğunu başka bir kelimeyi kaçırdığını söylüyor. O konuşmanın ardından Cebraîl -aleyhisselam- Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'e Allah'ın şu sözünü getiriyor: (Kocası hakkında seninle tartışan ve Allah'a şikâyette bulunan kadının sözünü Allah işitmiştir. Allah, sizin konuşmanızı işitir. Şüphesiz Allah; hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.) [Mücâdele Suresi: 1] Ne olağanüstü bir yakınlık, ne büyük bir ilim ve ne kuşatıcı bir işitme!
Allah'ın veli kullarını işitmesi; icabet ederek, koruyarak ve başarılı kılarak olur. Bu işitme, Musa -aleyhisselam-'ı sakinleştirdiği gibi onları da korkularına karşı sakinleştirdiği bir işitmedir. Firavun'a gitmekten korktuğunu bildirince, -Allah Teâlâ- ona şöyle buyurdu: (Korkmayın, çünkü ben sizinle beraberim; işitir ve görürüm.) [Tâ-Hâ Suresi: 46]
Allah onların koruyucusudur. Onlara yeter ve yardımlarına yetişir. Hesap görücü olarak Allah yeter.
Korkular sana bir tokat atar ve aksilikler bir karanlık gibi üzerine çökerse, o halde Peygamberlerin -aleyhimusselam- bu isimle dua edip yalvardıkları gibi, sen de Rabbine bu büyük isimle dua et. O, gizli yakarışı işitir. Zorunlu durumlarda icabet eder. Şerri ortadan kaldırır. Kimseye derdini işittirmeye kalkışma. O'nun huzurunda secdeye kapan. Bineğini O'nun kapısında çöktür. O'nunla konuş ve O'nun önünde ağla. Sonra da kurtuluşu ve rahatlamayı bekle.
Zekeriyya -aleyhisselam- gizlice nida edip yalvardıktan sonra, kalbinde olanı Allah ona vermiştir; (Hani o, gizli bir sesle Rabbine niyaz etmişti) [Meryem Suresi: 3] Allah'a bu ismiyle yalvarıp yakardıktan sonra ona salih bir zürriyet bağışlamıştır: (Ey Rabbim! Bana katından tertemiz bir zürriyet bağışla! Muhakkak sen duaları işitensin.) [Âl-i İmrân Suresi: 38]
İbrahim ve oğlu İsmail -aleyhimasselam- Kâbe'nin binasını inşa etmeyi bitirdikleri zaman, bu ismini vesile edinerek Allah'tan bu amelini kabul etmesini istemiştir: (Rabbimiz, bizden bunu kabul buyur. Şüphesiz sen işiten ve bilensin.) [Bakara Suresi: 127].
Duasını kabul ettiği için bu mübarek ismi vesile edinerek İbrahim -aleyhisselam- Allah'a şükretmiştir: (İhtiyar halimde bana İsmail'i ve İshak'ı lütfeden Allah'a hamdolsun! Şüphesiz Rabbim duayı işitendir.) [İbrahim Suresi: 39]
İmran'ın hanımı karnındaki bebeği adadığı zaman amelinin kabul olması için bu isimle Rabbine yalvarmıştı: (İmrân’ın karısı şöyle demişti: "Rabbim! Karnımdaki çocuğu sırf sana hizmet etmek üzere adadım. Benden kabul et. Şüphesiz sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin") [Âl-i İmrân Suresi: 35] .
Etrafındaki bozulmuşluğun entrikaları sebebiyle Yusuf -aleyhisselam-'a dünya dar gelince Rabbine şöyle dua etmişti: Rabbim! Zindan benim için, bunların benden istediklerinden daha sevimlidir! Eğer onların hilelerini benden çevirmezsen, onlara meyleder ve cahillerden olurum!) (33) (Rabbi onun duasını kabul etti ve onların hilesini uzaklaştırdı. Hiç şüphe yoktur ki Allah; her şeyi hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.) (34) [Yûsuf Suresi: 33-34]
Yûnus -aleyhisselam- balinanın karnında seslenmişti: (Senden başka hiçbir (hak) ilah yoktur. Seni, bütün noksanlıklardan tenzih ederim. Ben gerçekten nefsime zulmedenlerden oldum.) [Enbiya Suresi: 87] Üç karanlığın içinden gelen zayıf bir ses göğü yarmıştı. Birde baktı ki; Semi' ve Alîm olan Allah -Teâlâ- onu içinde bulunduğu gam ve kederden kurtarıyor: (Biz de duasını kabul ettik ve kendisini kederden kurtardık.) [Enbiya Suresi: 88]
Allah -Subhânehû ve Teâlâ- duasını, yalvarmasını ve çektiği ızdırabını işitmek için kulunu sınar, Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: ( Dedi ki: Ben tasa ve üzüntümü ancak Allah’a arz ederim.) [Yûsuf Suresi: 86]
İnsanların ve cinlerin şeytanları sana karşı toplanırlar. Sıkılıp üzülünceye kadar seni vesveselere ve baskıya tabi tutarlar. Bunun üzerine Allah sana, (Es-Semi' ve El-Alîm) iki ismiyle onlara karşı O'ndan yardım dilemeni ve O'na sığınmanı emreder: (Eğer Şeytan'dan gelen kötü bir düşünce seni tahrik ederse, hemen Allah'a sığın. Zira O, hakkıyla işiten, hakkıyla bilendir.) [Araf Suresi: 200]
Kâbe'de iki Kureyşliyle bir Sekafî veya Sekafî kabilesinden iki kişi ile Kureyşli bir kişi bir araya gelir. Sahabeler hakkında şöyle derler: Onların karınları çok yağlı, kalpleri ise az anlayışlıdır. İçlerinden biri dedi ki: Allah'ın bizim söylediklerimizi işittiğini biliyorsunuz değil mi?
Diğeri: Eğer yüksek sesle konuşursak işitir, kısık sesle konuşursak işitmez, dedi.
Diğeri de şöyle dedi: Eğer yüksek sesle konuştuklarımızı duyuyorsa, kısık sesle konuştuklarımızı da duyar! Sonra Allah -Subhânehû ve Teâlâ- şöyle vahyetti: (Siz (günahları işlerken) kulaklarınızın, gözlerinizin ve derilerinizin, aleyhinize şahitlik etmesinden sakınmıyordunuz. Lakin, yaptıklarınızın çoğunu Allah’ın bilmediğini zannediyordunuz. (22) Rabbiniz hakkında beslediğiniz bu zan var ya, işte sizi o mahvetti ve ziyana uğrayanlardan oldunuz. (23)) [Fussilet Suresi: 22-23]
Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- gece namazını kılmak için kalktığında (es-Semi' el-Alîm) bu iki isimle yalvarıp Allah'a sığınarak şöyle dua ederdi: «Kovulmuş şeytanın vesvesesinden, kibirlendirmesinden ve şiirlerinden her şeyi hakkıyla işiten ve bilen Allah'a sığınırım.» [Sahih bir hadistir. Ebû Dâvûd rivayet etmiştir]،
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- başına gelen her türlü beladan bu iki isimle (Es-Semi' El-Alîm) Allah'a sığınmıştır: «Bir kimse üç defa “İsmi sayesinde yerde ve gökte hiçbir şeyin zarar veremeyeceği her şeyi duyan ve bilen Allah'ın ismiyle…” derse sabahlayana kadar o kimsenin başına ansızın bir bela gelmez. Kim de sabah kalkınca üç defa söylerse akşam vaktine girinceye kadar o kimsenin başına ansızın bir bela gelmez.» [Sahih bir hadistir. Ebû Dâvûd rivayet etmiştir]،
Bu (es-Semî') ismini hissetmen, farkına varman, seni sürekli olarak Allah -Subhânehû ve Teâlâ-'ya yakın kılacaktır.
Ey her şeyi işiten ve bilen Allah'ım! Bizi, Sana dua edip, senin de duaya icabet ettiklerinden ve sana yalvarıp kendisine rahmet ettiklerinden eyle.