Applicable Translations English پښتو فارسی Français Indonesia Русский 中文 عربي

25

El-Afuvv -Celle Celâluhû-

Günahkârlar işittikleri zaman: (İşte bunları, umulur ki Allah affeder. Allah Afuvv'dur, bağışlayıcıdır.) [Nisâ Suresi: 99] Yalvararak ellerini kaldırdılar. Şikâyetlerini O'nun önüne serdiler. Bineklerini O'nun kapısında çöktürdüler. O'nun yüceliğine sığındılar. İstiğfarlarını artırdılar ve şöyle seslendiler: Ey Afuvv...Ey Gafûr! Senden başka hiçbir şeyimiz yok.

Kerîm ve Afuvv olan Allah, durumlarına baktı ve sırlarını gördü. Böylece günahlarını düşürdü, yapmış oldukları kötülüklerini sildi ve onların derecelerini yükseltti.

Afuvv olan Allah'ı her türlü noksanlıklardan tenzih ederim! Onları affetmeyi seçen ve onları bağışlamayı tercih eden Allah'ı bütün noksanlıklardan tenzih ederim!

Eğer başına musibetler gelirse, aksilikler seni üzerse veya günahlar sana ağır gelirse, O'nun adını haykır ve O'nun affını iste.

Ey Rabbim! Günahlarım çokluk bakımından çok büyük olsa da, Senden yalnızca ihsan sahibi bir kulun istiyor olsa da, emrettiğin gibi yalvararak sana dua ediyorum Rabbim!

Ben çok iyi biliyorum ki affın çok daha büyüktür. Günahkâr kime sığınacak ve kimden yardım dileyecek. Eğer benim elimi geri çevirirsen kim merhamet edecek?

Allah -Subhânehû ve Teâlâ- şöyle buyurmuştur: (Allah çok affedendir, çok bağışlayandır) [Hac Suresi: 60]

Rabbimiz -Subhânehû ve Teâlâ- kullarının günahlarını sonsuza kadar çokça bağışlayandır. O - Azze ve Celle-, günahları bağışlar ve onlardan (günahların) izlerini tamamen kaldırır. Kıyamet günü kullardan bunları talep etmeyecektir. Onu Kirâm el-Kâtibîn'in hesap defterlerinden de siler. Hatta bunları hatırlarından dahi siler ki akıllarına geldiğinde utanmasınlar. Bunun yanında her günahın yerine bir iyilik koyar.

Rabbimiz -Subhânehû ve Teâlâ- affetmesiyle bilinir, kullarına mağfiret etmesi ve bağışlayıp mazur görmesiyle tanımlanırdı -daima da öyledir-. Herkes O'nun mağfiretine, merhametine ve cömertliğine muhtaçtır. Sebeplerini yerine getirenlere mağfiret ve af edilme sözü vermiştir.

Allah -Subhânehû ve Teâlâ- affı kabul eder. O, kolaylaştırıcıdır. Bu da, kulundan bir noksanlık ve zayıflık meydana geldiği zaman, farzları kullarına kolaylaştırmasıyla olur. Örnek olarak Allah; abdesti bozulan kimsenin, namaz kılmak istediği zaman abdest almasını ona farz kılmıştır. Fakat kullarının zayıflıklarını gözeterek, su bulamayan kimsenin teyemmüm almasını (abdest alamamasını) affeder.

Denilir ki; affetmek, bağışlamaktan daha açık anlaşılır bir ifadedir. Çünkü bağışlamak, (günahı) örtme manası hissettirir. Affetmek ise, (günahı) silme manasını hissettirir. Bu sebeple silmek, örtmekten daha açık anlamlıdır.

O'nun affı iki çeşittir:

O'nun genel affı; kâfir ve kâfir olmayan bütün suçlulara, verilen ve onlardan nimeti kesmeyi gerektiren cezaları, sebepleriyle bertaraf ederek olur. Onlar, söverek ve ortak koşarak O'na eza ederler. Oysa Allah, onları iyileştirir ve rızıklandırır, dünyayı onlara kolaylaştırır, onlara mühlet verir, bağışlaması ve tahammülüyle onları ihmal etmez. Allah'ın hayırları kullarına iner, kulların kötülükleri ise O'na yükselir. Allah'ın, kullarının ibadetlerine ihtiyacı yoktur. Allah, onlara lütfuyla sevgisini gösterir. Onlar ise, Allah'a muhtaç oldukları halde, günahlarıyla O'na olan nefretlerini ortaya koyarlar.

O'nun özel affı; tövbe edenlere, mağfiret dileyenlere, dua edenlere, ibadet edenlere, musibetlere uğrayanlara, Müminlerden karşılığını ahirette bekleyip amel edenleredir.

Muhakkak ki O, el-Afuvv'dur.

Allah'ın bu dünyada affettiği kimseye, kıyamet günü affını tekrar ederek ikram etmesi, Allah -Tebâreke ve Teâlâ-'nın affının büyüklüğündendir. Çünkü O, cömerttir ve affından dönmez. İşte bu, Allah Teâlâ'nın dostlarına karşı kanunudur.

Aynı şekilde Allah -Tebâreke ve Teâlâ-'nın, dünyada tevbe eden günahkârları affettiği gibi, ahirette de (günahında) ısrarcı muvahhitleri de affetmesi O'nun yüceliğindendir.

Yine miktarı ne olursa olsun kulunun günahını affetmesi, Allah -Tebâreke ve Teâlâ-'nın yüceliğindendir. Öyle ki Allah -Subhânehû ve Teâlâ-'nın kendi hakkına dair bile olsa affeder ve kötülüklerini iyiliklerle değiştirir. Rabbimiz -Subhânehû ve Teâlâ-'dan başka kim bu şekilde günahı ödüllendirir? Allah'ın affının büyüklüğü olmasaydı üzerinde işlenilen günahların çokluğu sebebiyle yeryüzü içindekilerle birlikte batardı.

Allah -Tebâreke ve Teâlâ-'nın kullarına, ibadetler, erdemler, sözler ve davranışlardan değerli affına nail olmaya sebep olacak vesileleri göstermesi de affının büyüklüğündendir. Eğer kul, salih amellerini artırırsa, bu ameller onun işlediği günahların ve hataların çoğunu alt eder.

O'na dön!

el-Afuvv -Tebâreke ve Teâlâ- yedi kat semanın üzerinden sana şu sözüyle seslenmektedir: ﴾Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin ki; kabul edeyim.﴿ [Mü'min/Ğafir Suresi: 60] O'nun cömertliğinden istifade etme noktasında seni yavaşlatan nedir? Günahından çokça dönenlerin ve tövbe edenlerin saflarına katılmanı geciktiren nedir?

Eğer İnsanlar, dünya krallarının kapılarını çalıyorlar ve önlerinde zillet içerisinde duruyorlarsa; O halde sen de hükümdarların hükümranı olan, tek hak ilah, en cömert ve affedici olan Allah'ın huzurunda boynu bükük bir şekilde dur. O ki; başarının anahtarı O'nun elindedir. Mutluluk O'nun elinde, af ve mağfiret O'nun elindedir.

(Allah'ın, kullarının tevbesini kabul ettiğini bilmiyorlar mı?) [Tevbe Suresi: 104] Bilâl bin Sa'd şöyle demiştir: “Sizin, birinize ceza vermekte acele etmeyen, engeli kaldıran, tövbeyi kabul eden, (kendisine) yöneleni kabul eden, sırt çevirene de lütufta bulunan bir Rabbiniz var.”

Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-’in ettiği dualardan bir tanesi şöyledir: «Allah'ım! Şüphesiz sen, çokça affedensin. Affetmeyi seversin. Beni affet!» [Sahih bir hadistir. İbn Mâce rivayet etmiştir].

İbn Kayyim -Allah ona rahmet etsin- şöyle demiştir: "Eğer seni affederse, ihtiyaçların bir istekte bulunmadan sana gelir."

Süfyân es-Sevrî -Allah ona rahmet etsin- şöyle demiştir: "Hesabımın anneme ve babama bırakılmasını istemem. Çünkü bilirim ki Allah, -Subhânehû ve Teâlâ- bana onlardan daha merhametlidir."

Kalbim katılaşıp, yollarım daralınca... Ümitlerimi senin affına doğru bir merdiven yaptım... Bir araya getirdiğimde günahlarım benden daha büyüktü...

Affını diliyorum ey Rabbim! Çünkü senin affın daha da büyüktür... Hâlâ günahı affeden sensin, halen daha edersin... İhsan ve çömertlik olarak bol bol verir ve affedersin...

Affın Anahtarı:

Alimler şöyle demişlerdir: Yaratılmışlar içerisinde Allah -Subhânehû ve Teâlâ-'ya en sevimli olan, isim ve sıfatlarının gereklerince vasıflananlardır. O, -Tebâreke ve Teâlâ- merhametlidir, merhamet edenleri sever. Affedicidir, insanları affedenleri sever. Bir kulun Allah'ın mahlukatına karşı tutumu nasılsa, Allah'ın o kula karşı tutumu da öyle olur. Allah -Azze ve Celle- şöyle buyurmuştur: (Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi) [Âl-i İmrân Suresi: 159]

Af ipi, güç yetirme ile beraber en yakın takva mertebesidir. Bilâkis, Allah'ın cömertliğinden ve alicenaplığından; O -Azze ve Celle-, bir kulun başka bir kulu affetmesi sebebiyle daha büyük bir mağfiretle o kula karşılık verir. Allah -Azze ve Celle- şöyle buyurmuştur: (Bir iyiliği açıklar yahut gizlerseniz veya bir kötülüğü (açıklamayıp) affederseniz, şüphesiz Allah da çok bağışlayıcıdır. Her şeye hakkıyla kadirdir) [Nisâ Suresi: 149]

Ebû Bekir es-Sıddîk -radıyallahu anhu- olayında, Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'in hanımı, Âişe -radıyallahu anha-'nın ırzına dair, o bilinen İfk hadisesinde iftira atmasının ardından, Mistah'a (akrabalarından biri) infak etmeyeceğine yemin ettiğinde, Allah -Tebâreke ve Teâlâ- şöyle buyurmuştu: (İçinizden faziletli ve servet sahibi kimseler akrabaya, yoksullara, Allah yolunda hicret edenlere (mallarından) vermeyeceklerine yemin etmesinler. Bağışlasınlar ve mazur görsünler. Allah’ın sizi bağışlamasını arzulamaz mısınız? Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.) [Nûr Suresi: 22]

Kim Allah katındaki karşılığını ümit ederek affederse; Allah -Subhânehû ve Teâlâ- ona, bu dünyada ve ahirette umduğunun üzerinde bir karşılık verir.

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'den sahih olarak gelen bir rivayette şöyle buyurmuştur: «Allah Teâlâ affeden kulunun değerini artırır.» [Müslim rivayet etmiştir].

Nevevî -Allah ona rahmet etsin- şöyle demiştir: ''Kim, affetmesi ve olmamışçasına bağışlaması ile tanınırsa, üstün olur ve kalplerde büyük görülür. Şerefi ve değer görmesi artar.''

Emevi Halifesi Abdülmelik bin Mervân, güzel ve etkileyici bir vaaz verirken hutbesini yarıda kesti ve şiddetli bir şekilde ağladı. Sonra dedi ki: "Ey Rabbim! Benim günahlarım çok büyüktür. Fakat senin affının birazı dahi onlardan daha büyüktür. Öyleyse azıcık affın ile benim büyük günahlarımı sil."

Bu sözleri el-Hasan el-Basrî'ye ulaşınca, ağladı ve şöyle dedi: "Sözler altınla yazılıyor olsaydı, bu sözler yazılırdı!''

Bir Bedevi de şöyle dua etti: "Ey Allah'ım! Bize zulmedenleri affetmemizi emrettin, biz de kendimize zulmettik, bizi affet.''

Biz sana dua ediyoruz: (Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer sen bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen, muhakkak hüsrana uğrayanlardan oluruz.) [A'râf Suresi: 23]

Allah'ım! Sen affedicisin, affetmeyi seversin, bizi affet; ey merhametlilerin en merhametlisi!