Applicable Translations English پښتو فارسی Français Indonesia Русский 中文 عربي

16

El-Mü'min -Celle Celâluhû-

Dağların doruklarında: Kurtuluşa doğan bir güneştir... Tepelerin eteklerinde: Parlayan ışıktan bir haledir... Her hüzün kapısının başında: Mutluluğa kapıyı çalandır...

Gözlerini aç ve ellerini kaldır. Kendin için endişelenme. Umutsuzluğun sana gelmesine izin verme. Orada seni güvende kılan biri var. Orada seni tasdik eden biri var. Muhakkak ki O, Mü'min olan Allah'dır.

Balıklar, köpekbalıkları, kuşlar ve vahşi hayvanlar, bunların hepsi Mü'min olan Allah -Subhânehû ve Teâlâ-'dan bir emniyet, güven ümit ederler.

Mü'min olan Allah Teâlâ'ya yönel. Durumu O'na şikayet et. muhakkak ki O'nun ferahlatması/sıkıntıdan kurtarması yıldırımdan daha hızlıdır. O'nun için her anda hoşa giden bir güzellik vardır.

El-Mü'min, Allah -Azze ve Celle-'nin isimlerinden bir isimdir. Allah şöyle buyurmuştur: (O Allah ki, O’ndan başka hak ilah yoktur. O, Melik’tir, Kuddûs’tür,Selâm’dır, Mü’min’dir.) [Haşr Suresi: 23].

(Mü'min) ismi, Kur'an'da sadece bir ayette gelmiştir. Bu ismin geliş manası, korku içinde olanlara güven, ümitvar olanlara koruma/huzur, endişede olanlar için de bir rahatlamadır.

Mü'min İsminin Gölgesinde Önemli Bir Nokta:

İslam âlimleri şöyle demiştir: el-Mü'min isminin iki anlamı vardır:

Birincisi: Tasdik etmektir. Allah'ın mahlukatı yarattığı andan kıyamet kopuncaya kadar, en büyük tasdik, Allah Teâlâ'nın kendisini tasdik etmesi ve kendi zatının birliğine, ibadet edilmede, kendi zatını övdüğü mükemmellikte ve yüce sıfatlarda yegâne olduğuna şahitlik etmesidir. Allah -Tebâreke ve Teâlâ- kendisi hakkında şöyle buyurmuştur: (Allah şahitlik eder ki: Gerçekten O'ndan başka hak ilah yoktur.) [Âl-i İmrân Suresi: 18] Bunlar, yüce hükümran olan Allah tarafından ortaya konan en büyük şehadetlerdir. O, âlemlerin Rabbi olan Allah'tır. Kendisine şahitlik olunan en büyük ve yüce durum ise, Allah -Tebâreke ve Teâlâ-'nın birlenmesi, dinin sadece O'na halis kılınması ve Allah'ın adalet ile bütün işleri yönetmesidir.

Şehadet ederim ki, Allah'tan başka Rab yoktur... cömerttir, merhametlidir, yalvarılan ve ümit edilendir...

O Allah -Azze ve Celle- kendi sözlerini ve vaadini tasdik etmiştir: (Allah'tan daha doğru sözlü kim vardır?) [Nisâ Suresi: 122]

Muhteşem mucizeleri onların ellerinden gerçekleştirerek peygamberlerini tasdik etmiştir:

(Şüphesiz ben size Rabbinizden bir mucize ile geldim.)

[Âl-i İmrân Suresi: 49],

(Biz, sana gerçeği getirdik. Şüphesiz biz doğru söyleyenleriz)

[Hicr Suresi: 64]

Kulları, dünyada onlara zaferler vereceği, yeryüzünde onları güçlendireceği ve ahirette onlara sevaplar vereceğine dair vaadini tasdik etmiştir. Allah -Celle Celâluhu- şöyle buyumuştur: (Sonra onlara verdiğimiz sözü yerine getirdik. Kendilerini ve dilediğimiz kimseleri kurtardık. Hadlerini aşanları ise helak ettik.) [Enbiya Suresi: 9]

Kafirler, dünya ve ahirette azap ve başarısızlığa dair Allah'ın onlara verdiği vaadi tasdik ederler. Allah -Azze ve Celle- şöyle buyurmuştur: (Cennet ehli, cehennem ehline: Biz Rabbimizin bize vadettiğini gerçek bulduk, siz de Rabbinizin size vadettiğini gerçek buldunuz mu? diye seslenir. Onlar "Evet!" derler. Ve aralarından bir münadi: "Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!" diye bağırır.) [A'râf Suresi: 44 ]

Allah Teâlâ'nın haberlerinin hepsi doğrudur.

Ey Allah'ım! Şüphesiz Rabbim, sana güveniyorum... Benim, senin kapından başka gireceğim bir kapı yoktur...

Allah Teâlâ, verdikleri sözlerinde ve haberlerinde doğru sözlü olanları sever: (Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğru sözlü olanlarla beraber olun) [Tevbe Suresi: 119]

İkincisi: Emniyet/güven vermedir. O da korkutmanın zıddıdır. (Her tehlikeye karşı onlara emniyet vermiştir) [Kureyş Suresi: 4]

İnsanlar, hastalık korkusu, ilaçsızlık, düşman saldırısı, yoksulluk ya da ani ölüm korkusu içindedirler. Onların yiyecek temin etmek için güvenli bir ortam aradıklarını görürsün. Kaleler ve kuleler diker, hastaneler kurar ve surlar inşa ederler. Zayıf bireyler ve devletler güvenlikleri için güçlülere sığınırlar.

O anlarda bu güçler çöküverir ve herşey ortaya çıkar. Artık onların, kullarına güven vermiş olan el-Mü'min -Subhânehû ve Teâlâ-'ya yönelmekten başka yapacakları hiçbir şey kalmaz. Önce O'ndan kaçtılar, sonra O'na geri döndüler. O, onların ve tüm evrenin yaratıcısıdır. O, her şeye hakimdir ve kullarının perçemi O'nun elindedir.

Allah -Azze ve Celle-'nin azabı bir topluma isabet ederse; artık onları bu azaptan koruyacak hiçkimse yoktur ve onu defetmeye hiçbir insanın gücü yetmez: (Gökte olanın (Allah'ın), sizi yerin dibine batırmayacağından emin misiniz? O zaman yer sarsıldıkça sarsılır. (16) Veyahut gökte olanın (Allah'ın) üzerinize bir kasırga göndermeyeceğinden emin misiniz? Yakında bu uyarının ne demek olduğunu bileceksiniz!) (17) [Mülk Suresi: 16-17]

Üç yer:

İnsanlar emniyeti üç yerde ararlar. Bu yerlerin hepsi ise, her şeye gücü yeten, el-Mü'min olan Allah -Azze ve Celle-'nin elindedir. Bunu ancak salih olan veli kullarına bahşeder.

Birinci yer: Bütün yönleriyle her türlü dünyevi emniyet.

(O ülkelerin halkı iman edip, günahtan sakınsalardı, elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereket kapıları açardık.)

[A'raf Suresi: 96]

İkinci yer: İnsanlar, ölüm anında, ölüm meleğinin indiği zaman ve berzah aleminde iki meleği gördüğü zamanda emniyet ararlar.

İşte bu durumda Müminler için bir emniyet ve müjde gelir: (Şüphesiz, ''Rabbimiz Allah'tır'' deyip, sonra dosdoğru yolda yürüyenlerin üzerine melekler iner. Onlara: Korkmayın, üzülmeyin, size vaat edilen cennet ile sevinin! derler.) [Fussilet Suresi: 30]

Ve üçüncü yer: Ahirette, salih kimseler için en büyük emniyetin olduğu, en büyük dehşet anında da emniyet ararlar. Allah -Azze ve Celle- şöyle buyurmuştur: (En büyük dehşet dahi onları tasalandırmaz. Melekler kendilerini şöyle karşılar: İşte bu size vaat edilmiş olan (mutlu) gününüzdür.) [Enbiya Suresi: 103]

Emniyet, tevhit ehli olan kimseden başkasına verilmez: (Kim iyilikle (ilahî huzura) gelirse, ona daha iyisi verilir ve onlar o gün korkudan emniyette olurlar.) [Neml Suresi: 89]

Senin imanın ölçüsünde, emniyetin olacaktır. Çünkü Allah -Azze ve Celle- şöyle buyurmuştur: (İman edip, imanlarına şirk bulaştırmayanlar var ya; işte emniyet onlar içindir ve doğru yola iletilmiş olanlar da onlardır.) [Enam Suresi: 82]

Senin bundan nasibin...

Bu yüzden; Müminler için bu büyük ismin faydalı neticelerinden birisi de, sıkıntı, zorluk ve musibet anlarında kendilerini emniyette kılanın, Allah Teâlâ olduğunu bilmeleridir. Ve şunu da bilirler ki: Elde edilecek karşılık, yapılan amelin türünden olacaktır. Bu sebeple Allah katındaki emniyeti elde etmek ve kıyamet günü emniyetten mahrum bırakılmak korkusuyla, insanları kendi şerlerinden ve kötülüklerinden güvende kılarlar.

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'den sahih olarak gelen bir hadiste o şöyle buyurmuştur: «Dikkatlice dinleyin! Size Müminin kim olduğunu haber vereyim mi? O, insanların can ve mal husunda güvendiği kişidir. Müslüman; elinden ve dilinden insanlara zarar gelmeyen kimsedir» [Sahîh bir hadistir. Ahmed «Müsned» de rivayet etmiştir].

Allah'ım! Bizi vatanlarımızda güvende kıl! Allah'ım! Hükümetimizi/bizi yönetenleri güvende kıl! Bize kitabımızı sağdan almayı nasip et ve hesabımızı kolaylaştır.