93
Allah -Azze ve Celle-'nin nimetleri gerçekten pek çoktur! Pek çok belayı uzak eyledi! Bizi pek çok hastalıktan kurtardı! Pek çok üzüntüyü giderdi? Pek çok endişeyi giderdi?
Kulun ahirette umacağı en büyük nimet ise; günahlarının bağışlanması, Allah'ın mağfiretine az bile olsa iman ve salih amellerle ulaşılır.
Üsayrım Amr b Sâbit Uhud Günü Müslüman oldu ve o gün öldürüldü. Tek bir namaz bile kılmadı. Onu Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'e hatırlattılar, o da şöyle buyurdu: «Şüphesiz ki o, Cennet ehlindendir.» [Sahih Hadistir. İmam Ahmed «el-Müsned» adlı eserinde rivayet etmiştir ve el-Heysemî «el-Mecma'» adlı eserinde şöyle demiştir: "Ravileri güvenilirdir."]
Yüz kişiyi öldüren adamın olayına baktığımızda; Allah -Azze ve Celle- onun tövbesindeki samimiyeti gördü. Bu yüzden onu affetti.
Bu hayatta kula verilen en büyük nimet, hidayettir: (Tam tersine eğer doğru kimselerseniz sizi imana erdirmesinden dolayı Allah size lütufta bulunmuş oluyor.) [Hucurât Suresi: 17]
Allah'ın kendisini övdüğü isimlerinden biri de şudur: (El-Mennân -Celle ve Alâ-)
«Sünen»'de Enes -radıyallahu anh-'tan rivayet edildiğine göre: O Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ile birlikte otururken adamın biri namaz kılıyordu. Adam (namazdan) sonra: "Ey Allahım! Hamt ancak sanadır, senden başka hak ilah yoktur. Gökleri ve yeri yaratan, El-Mennân bol bol veren (sensin)! Ey Celal ve İkram sahibi! Ey Hayy ve Kayyûm! diyerek senden istiyorum." diye dua etti.
Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur: (Onunla dua edildiğinde duanın kabul edildiği, bir şey istendiğinde istenilenin verildiği, Allah'ın en yüce ismiyle yapılan dua.) [Sahih Hadis].
Rabbimiz -Tebâreke ve Teâlâ- nimetleri bol, ikramları ve ihsanı çok büyük olandır. O -Subhânehû ve Teâlâ- sorguya çekmeden önce ihsanda bulunur. O, ilk baştan ve sonradan verendir. Ve O, beklentilerin ve umutların üzerinde verendir.
Bahşettiği nimetlerin, O'nun tarafından bütün kullarına cömertçe verdiği bir lütuf olması sebebiyle bu lütuf O'nun kullar üzerinde hak sahibi olmasını gerektirir. Hiç kimse tarafından O'na bir lütufta bulunulamaz. En büyük nimetlerinden biri de; hayat, akıl ve mantık vermesidir. Kullara şekil vermesi ve bunu en iyi şekilde yapması, nimet vermesi ve bol bol vermesidir.
Yüce Allah'ın bütün kullarına bahşettiği nimetlerinin en büyüklerinden biri de, onlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak elçiler göndermesidir. Mevlası olduğu Mümin kullarını ihsanıyla kurtardı, onları dosdoğru yola iletti ve onları Chennem'den korudu.
(Andolsun ki içlerinden, kendilerine Allah'ın ayetlerini okuyan, (kötülüklerden ve inkârdan) kendilerini temizleyen, kendilerine kitap ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle Allah, Müminlere büyük bir lütufta bulunmuştur. Hâlbuki daha önce onlar apaçık bir sapıklık içinde idiler.) [Âl-i İmrân Suresi: 164] (Tam tersine eğer doğru kimselerseniz, sizi imana erdirmesinden dolayı Allah size lütufta bulunmuş oluyor.) [Hucurât Suresi: 17]
Mazlumları her dönem kibirli ve bozgunculardan kurtarması, böylece onlara güven, güç ve yetki bahşetmesi de O'nun nimetlerindendir: (Biz ise, o yerde güçsüz düşürülenlere lütufta bulunmak, onları önderler yapmak ve onları (mukaddes topraklara) varis kılmak istiyorduk.) [Kasas Suresi: 5]
Yüce Allah kendisine hakkıyla şükredilen, hakkıyla ibadet edilendir. O'nun Müminler üzerindeki nimeti, onlar Cennet'e girinceye kadar sürekli devam eder. Allah'ın veli kulları için dünyadaki nimeti: Hidayet ve korumadır. Âhirette ise; Cehennem'den kurtulmaları, Cennet'e girmeleri, Kerim olan vechine bakmaları gibi nimetlerdir. Allah -Subhânehû ve Teâlâ- şöyle buyurmuştur: (Derler ki: «Daha önce biz, aile çevremiz içinde bile (ilahî azaptan) korkardık.) (26) (Allah bize lutfetti de bizi vücudun içine işleyen azaptan korudu.) (27) (Gerçekten biz bundan önce ona yalvarıyorduk. Çünkü iyilik eden, esirgeyen ancak O'dur) (28) [Tur Suresi: 26-28]
Mümin, Allah -Azze ve Celle-'nin kendisine lütufta bulunduğunu görünce; Gönlü hayrete düşer, nefsi hoş olur ve mevlası olan Allah'a ihtiyaç duyan bir kul olur. Yalnız Allah -Subhânehû ve Teâlâ-'ya sena eder ve bu, kulun Rabbi katına girdiği en büyük kapıdır. O kapı Allah'ın katında dua ederek, yalvararak ve seslenerek: Ey Mennân! Deyip boyun eğdiği ve pişmanlık duyduğu bir kapıdır.
Burada; dilekler yerine getirilir, isteyene verilir, günahkâr bağışlanır, dert giderilir, keder giderilir, esir azat edilir, hasta şifa bulur, gurbette olan geri döner, ihtiyacı olana icabet edilir: (Onlar mı hayırlı) yoksa darda kalana kendine yalvardığı zaman karşılık veren ve (başındaki) sıkıntıyı gideren, sizi yeryüzünün hakimleri kılan mı? Allah’tan başka bir ilah mı var! Ne kadar da az düşünüyorsunuz!) [Neml Sûresi: 62].
Ve mutluluğunun nedeni olduğunu düşündüğün ne kadar çok şey hayatından kaybolursa kaybolsun, muhakkak ki Allah'ın onları mutsuzluğunun nedeni olmadan önce senden uzaklaştırdığından emin ol.
Allah -Subhânehû ve Teâlâ- kulları üzerindeki lütuf ve ihsanından dolayı yüce zatını övmüştür. Harcadıkları mallarıyla ve yaptıkları işlerle Allah'a veya Allah'ın kullarına minnet etmeye çalışanları da yermiştir. Şöyle buyurmuştur: (Onlar İslâm'a girdikleri için seni minnet altına sokuyorlar. De ki: Müslümanlığınızı benim başıma kakmayın. Eğer doğru kimselerseniz bilesiniz ki, sizi imana erdirdiği için asıl Allah, size lütufta bulunmuştur.) [Hucurât Suresi: 17]
Rabbimiz -Subhânehû ve Teâlâ- yaptığımız iyilikleri başa kakmamızdan bizi sakındırdı. Bu başa kakma, sadakayı ve sevabı geçersiz kılar: (Ey iman edenler! Sadakalarınızı başa kakmak ve gönül kırmak suretiyle boşa çıkarmayın.) [Bakara Suresi: 264]
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bizi, iyilikleri başa kakma konusunda uyardı ve Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu: «Kıyamet gününde Allah üç kişi ile konuşmayacak: Mennân yaptığı iyiliği başa kakan ve yalan yemin ile malını satmaya çalışan, elbisesini yere kadar sarkıtan» [Müslim rivayet etmiştir].
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'den sahih olarak gelen bir hadiste o şöyle buyurmuştur: «Cennet'e Mennân/yaptığı iyiliği başa kakanlar, anne babasına asi olanlar ve içki müptelaları (alkolikler) giremez.» [Sahih Hadis. Nesâî rivayet etmiştir].
Sana verilen nimetleri boşa çıkardın minnet ederek veren cömert değildir
Bunun içindir ki; salih insanlar birbirlerine şöyle nasihat ederlerdi: Bir adama bir şey verirsen ve selamının ona ağır geldiğini görürsen; o halde ondan selamını kes.
Cömert ve asil kimseler, bir kimseye bir iyilik yapsalar onu unuturlar, bir kimse onlara iyilik yapsa asla onu unutmazlar.
Asalet, cömertlik olduğu yerde gizli kalmaz
Asil cömert insanlar bulundukları yerde bilinirler
Ey Mennân olan Allah'ım! Bizi ıslah eyle ve zürriyyetimizi de ıslah eyle ve bizim akıbetimizi güzel eyle.