Enes -radıyallahu anhu-'dan rivayet edildiğine göre o şöyle demiştir: Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur: «Es-Selâm; Allah Teâlâ'nın yeryüzüne yerleştirdiği, O'nun isimlerinden biridir. Bundan ötürü aranızda selamı (esenlik dilemek) yayın.» [Sahih bir hadistir. Buhârî «Edebi'l-Müfred kitabında» rivayet etmiştir].
Mümin sürekli olarak Allah'tan bu dünyada ve ahirette selamet diler. Dünya selameti; bedensel selamet ve ruhsal selamet olmak üzere iki kısımdır:
Bedensel selamet, hastalıklardan, rahatsızlıklardan ve hoş görülmeyen her şeyden afiyette olmaktır.
Bu dünyada olan ruhsal selamet ise; dinin selameti ve küfürden, sapıklıktan, emir ve yasaklara karşı gelmekten kesin olarak güvende olma selametidir.
Müminin istediği bu şey, imanın en sağlam bağıdır. Eğer bu sana verilirse, o zaman sağlam bir kalple kazanmış ve selamet yurduna girmiş olursun.
Herkes, selamı (selameti) arıyor. Oysa Allah, Selâm'ın (güven, selamet ve esenlik veren) ta kendisidir.
İbn Kayyim -Allah ona rahmet etsin- şöyle demiştir: "Bu ismi ezberleyenlerden nice kimseler, bu ismin, bu sırlardan ve anlamlardan neler içerdiğini bilmiyor!!".
Allah -Tebâreke ve Teâlâ- şöyle buyurmuştur: (O, kendisinden başka hiçbir hak ilah olmayan Allah'tır. O, el-Melik'tir, el-Kuddûs'tür, es-Selâm'dır, el-Mü'mîn'dir, el-Müheymîn'dir...) [Haşr Suresi: 23].
O halde Rabbimiz -Celle Celâluhu- Selâm'dır. O; zatında, sıfatlarında ve fiillerindeki mükemmelliği sebebiyle her kusurdan ve noksanlıktan selamette olandır.
Selamet; masum olmak, muaf olmak demektir. Afiyette olmak manasına geldiğide söylenmiştir.
O, gerçekten Selâm'dır ve selamette olandır...
Her türlü benzerlikten ve eksiklikten...
Rabbimiz -Celle Celâluhu- bu isim ile isimlenmeye, bu isimle isimlendirilen her şeyden daha layıktır.
Bu ismi, Allah -Azze ve Celle-'nin sıfatları üzerinde düşün! Hayatı, ölümden, uyku basmasından ve uykudan esenliktir. Kayyûm olması ve kudreti yorgunluktan ve bitkinlikten esenliktedir.
Onun ilmini düşün! O, herhangi bir şeyin bilgisi dışında olmasından, herhangi bir şeyi unutmaktan, herhangi bir şeyin hatırlatılma veya düşünme ihtiyacından esenliktedir. (Yerde ve gökte hiçbir zerre Rabbinin bilgisi dışında değildir. Şüphesiz bundan daha küçüğü veya daha büyüğü de apaçık bir kitaptadır.) [Yûnus Suresi: 61]. (Senin Rabbin unutkan değildir) [Meryem Suresi: 64].
O'nun sözleri, yalandan ve haksızlıktan esenliktedir. Bilakis sözleri, doğruluk ve adalet olarak tastamamdır: (Rabbinin sözü, doğruluk ve adalet bakımından tamdır.) [Enâm Suresi: 115].
O'nun zenginliği, herhangi bir yönüyle bir başkasına muhtaç olmaktan esenliktedir. Aksine O'nun dışındaki her şey ona muhtaçtır ve O, her şeyden müstağnidir.
O'nun mülkü de, mülkü hakkında tartışma çıkaran, ona ortaklık eden, bir yardımcı veya destekçiden esenliktedir.
O'nun hoşgörüsü, bağışlaması, kusuru örtmesi, affetmesi ve mazur görmesi de esenliktedir. Başkalarında tezahür ettiği gibi bir ihtiyaçtan, zilletten veyahut yapmacık davranıştan değil, fazlından ve keremindendir.
O'nun azabı ve intikamı bile, zulümden, intikam almaktan, sertlik ve kaba olmaktan esenliktedir. Aksine O'nun saf hikmeti ve adaletidir. (Rabbin, kullara karşı zalim değildir.) [Fussilet Suresi: 46]
O'nun takdiri ve yazdığı kaderi düşün! Abesten, adaletsizlikten ve zulümden selamettedir.
O'nun şeriati ve dini konusunda bir düşün! Eksiklerden, çelişkilerden ve kargaşadan selamettedir: (Hâlâ Kur’an üzerinde gereği gibi düşünmeyecekler mi? Eğer o, Allah'tan başkası tarafından gelmiş olsaydı onun içinde pek çok çelişki bulurlardı.) [Nisâ Suresi: 82]
O'nun istivası ve Arş'ının üzerine yükselişi de, Arş'ı taşıyanlara veya Arş'ın üzerine istiva etmeye muhtaç olmaktan selamettedir. Aksine, Arş'ın ve Arş'ı taşıyanların O'na ihtiyaçları vardır. O, Arş'a ve Arş'ı taşıyanlara ihtiyaç duymaz, onlardan ve diğer her şeyden müstağnidir.
O'nun işitmesi ve görmesi de, bu sıfatları mahlukata benzeten her kimsenin zihninde canlandırdığından ve O'nun sıfatlarını boşa çıkaran (yok sayan) her kimsenin sözlerinden selamettedir.
O'nun sevdiklerine olan sevgisi bile, yaratılanın yaratılmışa olan sevgisinin belirtilerinden selamettedir. Öyle ki; ona ihtiyaç duyma sebebiyle oluşan bir sevgi olmaktan, ona yaltanmaktan veya yakınlığından yararlanmaktan uzaktır.
Allah -Subhânehû ve Teâlâ-, imanları, iyilikleri ve insanların onlara uymaları için peygamberlerini ve resullerini esenlikte kıldı. Hiç kimse onları kötü bir şekilde anmaz: (Gönderilen bütün peygamberlere selam olsun!) [Saffat Suresi: 181]، Allah -Azze ve Celle- Yahyâ -aleyhisselam-'a ikram ederek, ona bazı konumlarda esenlik içinde olma hususiyeti vermiştir. Bu konumların maklukatın en fazla yalnızlık hissettiği yerler olduğu söylenir: Doğduğu gün; kendini olduğu şeyin dışında görür. Öldüğü gün; daha önce hiç görmediği bir kavim görür. Diriltileceği gün; kendini büyük mahşer meydanında görür. (Doğduğu gün, öleceği gün ve diri olarak kabirden kaldırılacağı gün ona selam olsun!) [Meryem Suresi: 15]
Kim, Allah -Tebâreke ve Teâlâ-'nın hidayetine uyarsa, onun gazabından ve azabından emin olur ve buda O'nun şu sözünün manasıdır: (Selam, doğru yola uyanların üzerine olsun.) [Tâ-hâ Suresi: 47]
Cennet: Selam diyarıdır: (Rablerinin katında selam yurdu (Cennet) onlarındır.) [Enam Suresi: 127]
Allah -Tebâreke ve Teâlâ- cennette kullarına selam verir: (Onlara merhametli bir Rabbin söylediği selam vardır.) [Yâsîn Suresi: 58].
Melekler de, salih kulların canlarını aldıkları esnada onları selamlar ve onlara güven verirler: (Melekler, onların canlarını iyi kimseler olarak alırken, “Selam sizin üzerinize olsun! Yapmış olduğunuz iyi işlere karşılık girin cennete” derler.) [Nahl Suresi: 32]
Allah'a, (es-Selâm) adıyla ibadet etme durumlarından biride, Müslümanın kalbini ve dilini Müslümanlara yönelik her türlü kötülükten esenlikte kılmasıdır. Çünkü Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur: «Müslüman; müslümanların elinden ve dilinden zarar görmediği kimsedir. Esas muhacir de Allah’ın yasakladığı şeyleri terk eden kimsedir.» [Buhârî ve Müslim rivayet etmiştir].
Bu noktada sadece zarar vermekten vazgeçmez, bilakis bu büyük ismin hakkını yerine getirmesi gerekir. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur: «Es-Selâm; Allah Teâlâ'nın yeryüzüne yerleştirdiği isimlerinden biridir. Bundan ötürü aranızda selamı (esenlik dilemek) yayın.» [Sahih Hadis. Buhârî "Edebi'l-Müfred" kitabında rivayet etmiştir].
"Es-Selamu aleykum" sözüyle selam vermenin faziletlerinden biri de, bu sözün selamet yurduna ulaştırmasıdır. Peygamber -aleyhissalâtu vesselâm-'dan sahih olarak nakledilen bir rivayette şöyle buyurmuştur: «İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Yerine getirdiğiniz zaman birbirinizi seveceğiniz bir şeyi size haber vereyim mi? Aranızda selamı yayınız.» [Müslim rivayet etmiştir].
''Selam, Allah'ın üzerine olsun!'' denmez.
Selam Allah'tandır ve O'na aittir. Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-, sahabelerin ''Selam, Allah'ın üzerine olsun!'' dediklerini işitince şöyle buyurmuştur: «Muhakkak Allah, es-Selâm'dır. Ancak şöyle deyin: (Bütün selamlamalar, salavat ve güzellikler Allah’adır. Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi senin üzerine olsun ey Peygamber! Selam, bizim ve Allah’ın salih kullarının üzerine olsun!»
«Şahitlik ederim ki Allah’tan başka ibadet edilecek hiçbir hak ilah yoktur. Yine şahitlik ederim ki Muhammed –sallallahu aleyhi ve sellem- Allah’ın kulu ve elçisidir.» [Buhârî ve Müslim buna benzer rivayet etmişlerdir]
Başka bir rivayette: «Muhakkak siz bunu söylediğinizde bu, gökteki ve yerdeki Allah'ın her salih kuluna ulaşır.» [Buhârî ve Müslim rivayet etmiştir]
«Allahım! Sen es-Selâm'sın. barış ve esenlik senden gelir. Yücelik ve ikram sahibi olan Allah'ım! Sen ne mübareksin.»
«Allah'ım! Bütün işlerimizin asıl bağı olan dinimizi bizler için selametli kıl. Hayatımızı geçirdiğimiz dünyamızı bizler için selametli kıl. Sonunda gidip karar kılacağımız yer olan ahiretimizi bizler için selametli kıl. Ey Rabbimiz bizi esenlik yurduna girdir. Senin her şeye gücün yeter.»