Applicable Translations English پښتو فارسی Français Indonesia Русский 中文 عربي

7- 8

Er-Rahmân ve er-Rahîm -Celle Celâluhu-

Allah -Subhânehû ve Teâlâ- şöyle buyurmuştur: (De ki: (Rabbinizi) ister Allah diye çağırın, ister Rahman diye çağırın. Hangisiyle çağırırsanız çağırın, nihayet en güzel isimler O’nundur.) [İsrâ Suresi: 110]:

Eğer bir iş onun canını sıkarsa Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle derdi: «Ey Hayy ve Kayyûm olan Allah'ım! Rahmetinle yardımını talep ederim.» [Hasen Hadistir. Ahmed «Müsned» de rivayet etmiştir]. Rahmân'dan nasıl yardım istenmez? Darlıkta sığınak, yalnızlıkta dost, azlıkta yardımcıdır.

O, itaat edenlerin tesellisi, kaçanların korunağı, korkanların sığınağıdır. O, merhametli olanların en çok merhametli olanıdır.

Ona olmaz ise binek develeri yola çıkmaz... Ondan olmaz ise umut eden hayal kırıklığına uğrar...

(İlahınız tek bir ilahtır. Rahmân ve Rahîm olan O Allah’tan başka hak ilah yoktur.) [Bakara Suresi: 163].

Merhamet: O'nun Rabliğinin bir nişanı, ilahlığının bir sembolüdür. Bu nedenle Yüce Allah, kendisini Rahmân ve Rahîm olan olarak nitelendirmiştir.

Allah'ın kitabını okumaya gönüllere hoşluk veren ve yüce gelen şu iki isimle başlarız: (Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla...).

Bu iki değerli isim, (merhamet) kelimesinden mübalağa olarak türetilmiştir.

Arap dilinde bu kelime; şefkat, acıma, nezaket ve lütuf anlamlarına gelir.

Rabbimiz -Subhânehû ve Teâlâ- bütün mahlukat için geniş ve kapsamlı bir merhamete sahiptir. (Rahmetim her şeyi kuşatmıştır) [A'raf Suresi: 156], (Şüphesiz Allah insanlara karşı Raûf’dur, Rahîm’dir.) [Hac Suresi: 65].

Rahmetinden en büyük kısmı ve en kamil payı da Müminlere ayırmıştır. (Allah, Müminlere çok merhamet edendir.) [Ahzap Suresi: 43].

Rabbimiz “Rahmân'dır”, yani merhamet O'nun vasfıdır ve “Rahîm'dir” yani; kullarına karşı merhametlidir.

O, bize tüm merhametlilerden daha merhametlidir. Bize karşı babalarımızdan, annelerimizden, çocuklarımızdan ve hatta kendimizden daha merhametlidir.

Buhârî, "el-Edebü'l-Müfred" adlı kitabında şunu zikretmiştir: Bir adam, göğsünde kucakladığı bir çocukla Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in yanına geldi. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ona dedi ki: «Ona merhametli davranıyor musun?» O: Evet dedi. Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki: «Allah sana, senin bu çocuğa gösterdiğin merhametten daha merhametlidir. O, merhametlilerin en merhametlisidir.» [Sahih Hadistir].

Rahmân ismi, sadece Allah'a mahsustur. O'ndan başkasının bu isimle isimlendirilmesi caiz değildir. Aynı şekilde O'ndan başkası bununla vasıflandırılamaz. (De ki: (Rabbinizi) ister Allah diye çağırın, ister Rahman diye çağırın. Hangisiyle çağırırsanız çağırın, nihayet en güzel isimler O’nundur.) [İsrâ Suresi: 110]: Böylece bu ismi, başka kimsenin ortak olamayacağı celal ismine (Allah) denk tuttu. Hatta bazıları şöyle demiştir: O en büyük isimdir.

Er-Rahîm ismine gelince; Allah - Subhânehû ve Teâlâ-'nın ayetinde buyurduğu gibi, herhangi bir yaratılmışı bununla vasfetmek caizdir: (Andolsun ki size içinizden öyle bir peygamber geldi ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, Müminlere karşı çok şefkatlidir, çok rahîmdir.) [Tevbe Sûresi: 128]، (Rahîm) Merhametli bir adam denilebilir, ancak (Rahmân) Merhametli bir adam denilmez.

Allah'ın rahmeti iki çeşittir:

Genel Merhameti: Bu tüm canlılar içindir. Bütün mahlukata, onları yoktan var etmesi/yaratması, yetiştirmesi, rızık vermesi ve daha sayısız nimetleriyle, Allah'ın rahmeti ile merhamet edilmiştir.

(Şüphesiz Allah insanlara karşı Raûf’dur, Rahîm’dir.) [Bakara Suresi: 143]، (Şüphesiz O, size çok merhametlidir.) [İsrâ Suresi: 66].

Özel Merhameti: Kendisiyle dünya ve ahiret saadetinin meydana geldiği, sadece O'nun Mümin kullarına mahsus olan merhametidir. (Allah, Müminlere çok merhamet edendir.) [Ahzap Suresi: 43]. (Rableri onları, kendi katından bir rahmet, bir hoşnutluk ve Cennetlerle müjdelemektedir.) [Tevbe Suresi: 21].

Muhakkak ki O, Rahmân'dır.

O, zikredilmeye en layık olandır. İbadet edilmeye en layık olandır. Lütuf ve merhametinden dolayı şükre en layık olandır.

Bu Kâinatta yüzünüzü nereye çevirirseniz çevirin, Allah'ın rahmetini görürsünüz. Bunun en büyüğü de indirilen vahiydir; {Sana bu kitabı, her şeyi açıklayıcı, bir yol gösterici, bir rahmet ve Müslümanlar için bir müjde olarak gönderdik.} [Nahl Suresi: 89]

Yeryüzü kurak kaldığında, ekinler öldüğünde, memeler kuruduğunda ve musibet şiddetlendiğinde; rahmet iner. (O, (insanlar) umutlarını kestikten sonra, yağmuru indiren, rahmetini her tarafa yayandır. O, hakiki dosttur, övülmeye layık olandır.) [Şûrâ Suresi: 28].

Azap gelipte erkeklerin ağladı, kadınların çığlıklar attı, çocukların dehşete kapıldığı, paniğin yayıldı ve korkunun büyüdüğü zaman, rahmet ihlaslı kulların üzerine inmiştir. (Emrettiğimiz (azap) gelince, Hûd'u ve onunla birlikte iman edenleri tarafımızdan bir rahmetle kurtardık) [Hûd Suresi: 58]، (Emrettiğimiz (Azap) gelince, Şu’ayb’ı ve onunla birlikte iman edenleri, katımızdan bir rahmetle kurtardık.) [Hûd Suresi: 94]،

Hiçbir arzunun, Rahmân'ın yolundan başka bir yolda geçmesi mümkün değildir. Hiçbir ihtiyacın, Rahmân'ın bahçesinden başka bir yerde bulunması mümkün değildir. Rahmân ile olanın dışında hiçbir şeyin gerçekleşmesi mümkün değildir. O, mevcudiyetin içinde O'ndan başka hiçbir güç ve kuvvet sahibi olmayan tek Rahmân'dır.

O, rahmetiyle bize resullerini gönderdi.

O, rahmetiyle bize kitaplarını indirdi.

O, rahmetiyle bizi sapıklıktan hidayete ulaştırdı.

O, rahmetiyle bizi körlükten çıkardı.

O, rahmetiyle bize bilmediklerimizi öğretti.

O, rahmetiyle Güneş'i ve Ay'ı elverişli kıldı. Geceyi ve gündüzü yarattı ve de yeryüzünü yaydı.

O'nun rahmetiyle cennet yaratıldı, cennet ehliyle hayat buldu ve hayatları güzel oldu.

O'nu Merhametinden biride şudur ki; her biri gökle yer arasındaki mesafeye eşdeğer yüz rahmet yarattı. Sonra ondan bir rahmeti yeryüzüne indirdi. O rahmeti, birbirlerine merhametli olmaları için yaratılmışların arasında yaydı. İşte bu rahmet ile Anne evladına şefkat gösterir. Bu alemin temeli ve onun düzeni işte bu rahmetledir.

Müjde!

Allah'ın rahmetinin ne kadar geniş olduğunu dinle: {De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O; çok bağışlayan, çok esirgeyendir.} [Zümer Suresi: 53] Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'den sahih olarak gelen bir rivayette şöyle buyurmuştur: «Eğer Mümin, Allah’ın katındaki azabını bilseydi, hiç kimse O'nun cennetine girmeyi ümit etmezdi. Eğer kâfir de Allah’ın rahmetini tam olarak kavrayabilseydi, hiç kimse O’nun cennetinden asla ümidini kesmezdi.» [Müslim rivayet etmiştir].

Bu merhametler, bir izzet, kuvvet, galibiyet ve zaptedilmezlik ile beraber merhametler olup zayıflık merhameti değildir.

(Şüphe yok ki Rabbin, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.)

[Şuarâ Suresi: 9].

Şehâdet ederim ki Allah'tan başka Rab yoktur... Cömerttir, merhametlidir, yalvarılan ve ümit edilendir...

Rahmetin Anahtarları:

O'nun, bize ve ibadetlerimize ihtiyacı yoktur. O'nun rahmeti olmadan cennete giremeyiz. Hatta Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- dahi böyledir. «Buhârî ve Müslim'de» Ebû Hureyre -radıyallahu anhu-'dan rivayet edildiğine göre: -Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur: «Sizden birinizi işlediği ameli cennete sokamaz.» Dediler ki: Ya Rasûlullah! Sende mi? Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle dedi: «Hayır! Allah bir lütuf ve merhametle beni örtmüş olmazsa ben dahi giremem.»

Kim bunun farkına varırsa; ümit ibadetiyle Allah'a yönelmeli, O'nun rahmetine sımsıkı sarılmalı ve bunun için çabalamalıdır. Bu da takva, iman ve emirlerini yerine getirerek olur.

Bununla rahmetlere nail olunur;

(Rahmetim ise her şeyi kuşatmıştır. Onu Allah korkusu taşıyanlara, zekâtı verenlere ve ayetlerimize inananlara yazacağım.)

[A'raf Suresi: 156].

Rahmetler, Allah'a ve Resul -sallallahu aleyhi ve sellem-'e itaat etmekle elde edilir. Çünkü Allah şöyle buyurmuştur: (Allah'a ve Resulüne itaat edin ki size rahmet edilsin.) [Âl-i İmrân Suresi: 132]

İhsan ederek de rahmete nail olunur. Çünkü Allah -Subhânehû ve Teâlâ- şöyle buyurmuştur: (Muhakkak ki Allah’ın rahmeti iyilikte bulunanlara çok yakındır.) [A'râf Suresi: 56]

İstiğfâr ederek de rahmete nail olunur. Çünkü Allah -Subhânehû ve Teâlâ- şöyle buyurmuştur: (Merhamet edilmeniz için Allah’tan bağışlanma dileseniz ya!) [Neml Suresi: 56]

Allah -Azze ve Celle-'yi zikretmekle ve çokça dua etmekle de rahmete nail olunur:

«Ebû Dâvûd'un Sünen»'inde gelen bir hadiste, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur: «Zorluk anında yapılan dualar: Allah'ım! Senin merhametini diliyorum. Göz açıp kapayıncaya kadar dahi, beni nefsimle baş başa bırakma! Benim bütün işlerimi ıslah eyle! Senden başka ibadete layık bir hak ilah yoktur.» [Hasen Hadisdir].

Rahmete Allah'ın merhametli kullardan başkaları nail olamazlar. Çünkü Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur: “Allah, ancak merhametli kullarına rahmet eder.” [Buhârî ve Müslim rivayet etmiştir], Bu fahişe, susamış bir köpeğe rahmetiyle cennete girmiştir. Ona ayakkabısıyla taşıdığı sudan içirmişdi.

Şeytan seni alıkoymasın!

Felaketlerle, bunalımlarla, üzüntülerle imtihan olan insanlardan bazıları; inanmaktan vazgeçer ve Allah'ın o kimseye kendisinden daha merhametli olduğunu hatırlamaz! Rahmân'ın kapısını çalmaz. O'nun rahmetini de ummaz. Birde bakarsın ki şeytanın aldatmasına kanar ve onu kendi intiharına kadar götürebilir. Allah -Azze ve Celle- şöyle buyurmuştur: (Kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah, size karşı çok merhametlidir.) [Nisâ Suresi: 29].

Günahın ne kadar büyük olursa olsun, sakın ola Allah'ın rahmetinden daha büyük olduğunu düşünme! Şeytan senden bu söyleyeceğimden başka bir şey istemiyor: Senin gözlerinde suçunu büyütmek, Allah'ın rahmetini küçültmek.

Allah'ın rahmeti senin günahından ve her günahtan daha büyüktür. Doksan dokuz kişiyi öldüren ve bunu yüze tamamlayan adam; Allah, onun tövbesinin samimiyetini bildi, bu yüzden Allah - Azze ve Celle - onu tasdik etti.

Ey Allah'ım, Rabbim! Sana güveniyorum...

Benim, Senin kapından başka gireceğim bir kapı yoktur...

Allah -Azze ve Celle- şöyle buyurmuştur: (Takvâ sahiplerini topluca Rahmân’ın huzurunda topladığımız gün) [Meryem Suresi: 85]، Ne güzel bir vaat, ne güzel bir topluluk, ne güzel bir duygu! Allah beni ve seni bu heyetten/topluluktan kılsın.

Allah'ım! Senin rahmetine layık olmasak dahi, Senin rahmetin bize ulaşmaya layıktır. Senin rahmetin her şeyi kuşatmıştır. Rahmetin bizleri bu dünyada da ahirette de kapsasın. Ey merhametlilerin en merhametlisi!