Applicable Translations English پښتو فارسی Français Indonesia Русский 中文 عربي

71

El-Mübîn (Açıklığa kavuşturan, açıklayan) Allah -Celle Celâluhû-

Mübin olan mevlanın kapısına sımsıkı sarıl, Aziz ve her şeyi bilen mevlan ile izzetlen, itaat ile O'na yaklaşmaya çalış; O da sana nimetleriyle lutfedip bahşetsin.

Eğer O'na itaat edersen, seni onurlandırır ve sana lütufta bulunur. Eğer önceki nimetleri zayi edersen, sana merhamet eder ve sana mühlet verir. Ve eğer tevbe edip O'na dönersen, sana şükrünün karşılığını verir, eğer isyan eder ve zulmedersen, senin bu yaptıklarını örter ve gizler.

Kalpler ancak O'nun gelişinin esintisiyle yaşar ve gözyaşı ancak onu terk etme korkusundan veya ona kavuşmanın arzusuyla akar.

Bu sözü söyleyen doğru demiştir: ''Şu sözü söyleyen doğru söylemiştir: Allah adına yemin ederim ki! Allah'a inanmayan için yol ne kadar ürkütücü, hidayet edeni Allah olmayan için yol ne kadar da aldatıcı ve saptırıcıdır."

O'na olan yolculuğumuzun netlik kazanması için Mübin olan Allah'ın kapısının yoluna ne kadar çok muhtacız.

Burada Allah -Azze ve Celle-'nin isimlerinden birinin nurlarına doğru yavaş yavaş yürüyoruz ve o isim de: (El-Mübîn -Subhânehû ve Teâlâ- ismidir):

Allah -Tebâreke ve Teâlâ- kendi nefsi hakkında sena ederek şöyle buyurmuştur: (O gün Allah, onlara hakettikleri cezalarını verecek ve onlar da Allah'ın apaçık bir hak olduğunu anlayacaklardır.) [Nûr Suresi: 25 ]

Bir şeyin beyan edilmesi; onun ortaya çıkması ve açıklığa kavuşmasıdır.

Rabbimiz -Celle ve Alâ- âlemler için mübindir, O'nun işi varlığında ve birliğinde apaçıktır, rabliğinde, uluhiyetinde, isim ve sıfatlarında hiçbir ortağı yoktur.

Ve Rabbimiz -Subhânehû ve Teâlâ- kullarına hak yolu gösteren ve hangi amelin mükâfatını hak ettiklerini ve hangi ameli yaptıklarında azabı hak ettiğini onlara açıkladı. Kıyamet günü, münafıkların bu konudaki şüpheleri yok olacaktır ki, onlar dünyada Allah'ın onlara vadettikleri konusunda şüphe içinde idiler.

Beyân sıfatı: Allah -Tebâreke ve Teâlâ-'nın en büyük sıfatlarından biridir.

Beyan açıklama iki yolla gelmiştir:

Birincisi: Allah -Azze ve Celle-'nin rasullerine indirdiği kitaplarında ve rasûllerine ve peygamberlerine vahyettiği şeylerde: (İşte size Allah’tan bir nur ve apaçık bir kitap (Kur’an) gelmiştir.) [Mâide Suresi: 15]

İkincisi: O'nu işaret etmek için yarattığı kevni ayetleriyle, (Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde aklıselim sahipleri için gerçekten açık ibretler vardır) [Âl-i İmrân Suresi: 190]

Her şeyde O'un için bir işaret vardır. O'nun bir ve tek olduğuna delalet eder.

Ve Kur'an apaçık olduğu gibi; aynı şekilde, Allah'ın rasûlleri - sallallahu aleyhi ve sellem- apaçıktı. Allah -Azze ve Celle- Nûh -aleyhisselam-'ın diliyle şöyle buyurmuştur: (Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.) [Şuarâ Suresi: 115] Allah -Azze ve Celle- peygamberine şöyle söylemesini emretmiştir: (Ben ancak apaçık bir uyarıcı olduğum için bana vahyolunuyor.) [Sad Suresi: 70]

Allah -Subhânehû ve Teâlâ-, bu dünyada ayrılığa düştükleri şeylerin kıyamet gününde kendilerine açıklanacağını kitaplarında ve rasûllerinin dillerinde dünyada iken bildirmiştir. Allah -Subhânehû ve Teâlâ- şöyle buyurmuştur: (Hakkında ayrılığa düştüğünüz şeyleri kıyamet günü size elbette açıklayacaktır.) [Nahl Suresi: 92]

Kimin içinde hak ortaya çıkarsa, ve o kimse ondan uzak durursa; onun cezası acı bir azaptır. Allah -Tebâreke ve Teâlâ- şöyle buyurmuştur: (Size (Kur'an ve Sünnet gibi) apaçık deliller geldikten sonra, eğer haktan saparsanız, şunu iyi bilin ki Allah Azîz'dir, Hakîm'dir.) [Bakara Suresi: 209]

Kim gerçeği gizlerse; kendini lanete maruz bırakmış olur. Allah -Subhânehû ve Teâlâ- şöyle buyurmuştur: (İndirdiğimiz açık delilleri ve kitapta insanlara apaçık gösterdiğimiz hidayet yolunu gizleyenlere hem Allah, hem de bütün lanet ediciler lanet eder.) [Bakara Suresi: 159]

Akıl Sahipleri:

Mübin olan Allah -Subhânehû Teâlâ- düşünenler için maksadını açıklamış [1] ve bakanlar için de delillerini göstermiştir.

[1] ''«Allahu Ehlüs-Senâi ve Mecd» isimli kitabın yazarı diyor ki: “Müminin, Allah -Subhânehu ve Teâlâ-'nın varlığını tasdik edecek ve imanın zaruretini anlatacak birine ihtiyacı yoktur. Bununla birlikte, bazı ilim adamlarının, aydınların ve felsefe yapanların cümlelerini, sözlerini, şehadetlerini ve itiraflarını zikretmiştir. Bu ünlü Amerikalı psikiyatrist Dr. (Henry Link); dini inkâr etti, imanla savaştı ve Allah'ın varlığını inkâr ettiği kimse, uzun ve benzersiz bir yolculuktan sonra geri dönmüştür! "Din, hayatın kaynağı olarak bir kudretin varlığına inanmaktır. Bu kudret, kâinatın hakimi, göklerin yaratıcısı Allah'ın kudretidir." Ve Profesör (Hosh) diyor ki: "Bilimin alanı ne kadar genişlerse, gücünün sınırı ve sonu olmayan daha zeki bir yaratıcının varlığının reddedilemez kanıtları o kadar güçlü olur. Jeologlar, matematikçiler, astronomlar ve doğa bilimciler, bilim yapısının, yani yalnızca Allah'ın büyüklüğünün kalesini yapmada işbirliği yaptılar. Bilim batıl inançlarla çelişir. Ama dinle çelişmez.” Ve misaller verdi: “Bir damla su görüp de onun oksijen ve hidrojenden özel bir oranda oluştuğunu bilen âlim; öyle ki bu oranın yarısı alınsa sudan başka bir şey olmaz. Yaratıcının büyüklüğünün, yeteneğinin ve bilgeliğinin doğal dünyadan daha güçlü olduğuna inanır. İçinde görmediği şey şu ki; o sadece bir su damlası!" Ve ünlü İskoç yazar olan doğa bilimci (Sir Arthur Thompson) «Bilim ve Din» isimli eserlerinde diyor. Bilimin gerçekleştirdiği en büyük hizmetin, insanı daha asil ve daha yüksek bir Allah fikrine götürmesi olduğunu söylüyor. (William James) -Ünlü psikoloğa-; gelince Allah ile aramızda kopmaz bir bağ vardır ve eğer kendimizi O'nun gözetimine teslim edersek, bütün istek ve ümitlerimiz yerine gelir.” dedi.

Âlemler için olan ayetlerinden ve inatçıların özürlerini koparıp atmasıyla alakalı, Allah -Subhânehû ve Teâlâ- şöyle buyurmuştur: (Onlar mı hayırlı) yoksa yeryüzünü oturmaya elverişli kılan, aralarından (yer altından ve üstünden) nehirler akıtan, arz için sabit dağlar yaratan, iki deniz arasına engel koyan mı? Allah’tan başka bir ilah mı var! Doğrusu onların çoğu (hakikatleri) bilmiyorlar.) (61) (Onlar mı hayırlı) yoksa darda kalana kendine yalvardığı zaman karşılık veren ve (başındaki) sıkıntıyı gideren, sizi yeryüzünün hakimleri kılan mı? Allah’tan başka bir ilah mı var! Ne kadar da az düşünüyorsunuz!) (62) (Onlar mı hayırlı) yoksa karanın ve denizin karanlıkları içinde size yolu bulduran, rahmetinin (yağmurun) önünde rüzgârları müjdeci olarak gönderen mi? Allah’tan başka bir ilah mı var! Allah, onların koştukları ortaklardan çok yücedir, münezzehtir.) (63) (Onlar mı hayırlı) yoksa ilk baştan yaratan, sonra yaratmayı tekrar eden ve sizi hem gökten hem yerden rızıklandıran mı? Allah'tan başka bir ilah mı var! De ki: Eğer doğru söylüyorsanız kesin delilinizi getirin!) (64) [Neml Suresi: 61-64] Noksansız sıfatları ile tesbih edilen ariflerin akıllarını hayretler içerisinde bırakan Allah'ım! Noksansız sıfatları ile tesbih edilen nuru ile manevi yolda gidenlerin basiretlerini hayretler içerisinde bırakan Allah'ım!

Yeryüzündeki bitkiler üzerinde tefekkür edin ve dikkatle sarı yakuta bakan gümüşten gözlerin şahit olarak baktıklarını görün

Kralın altından döktüğü külçelerin izlerine bunlar Allah'ın ortağı olmadığının göstergesidir.

Allah -Subhânehû ve Teâlâ- Âl-i İmrân Suresi'nin sonunda, kâinattaki kozmik olayları anlamak için basiretlerini açmaları sebebiyle akıl sahiplerini övmektedir. Bunun üzerine onlar, kalpleri ile kıyama kalkarak, oturarak ve yanları üzerine gelecek şekilde Allah'a yöneldiler ve kalpleri imanla doldu. Samimi bir dua ile ve hidayet isteyerek ellerini Allah'a kaldırdılar. Onlara cevap şöyle olmuştu: (Rableri de, onların bu dualarına icabet eder (ve der) ki: Ben, içinizden erkek olsun, kadın olsun, hiçbir amel sahibinin amelini asla zayi etmem; (zira kadın ve erkek olarak siz), birbirinizden (olma) siniz. Hicret edenlerin, ülkelerinden sürülüp çıkarılanların, benim yolumda eziyet çekenlerin, savaşanların ve (savaşta şehid olarak) öldürülenlerin, Allah katından (yaptıklarının] sevabı olarak, kusurlarını mutlaka örteceğim ve onları, (ağaçları) altından ırmaklar akan Cennetlere sokacağım. Mükâfatın en güzeli Allah katındadır.) [Âl-i İmrân Suresi: 195]

Allah'ım! Mübîn isminle senden: Bizi nimet bahçesine sokmanı ve bizi Cehennem'den korumanı istiyoruz; Ey âlemlerin Rabbi!