Applicable Translations English پښتو فارسی Français Indonesia Русский 中文 عربي

4 - 5

El-Ahad ve el-Vâhid -Celle Celâluhu-

Sahîh-i Buhârî'de şöyle nakledilmiştir: Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu: «İbrahim -aleyhisselam- kıyamet günü babasını, tozlanmış ve yüzü karalara bürünmüş bir halde görecek ve ona: ''Bana asi olma dememiş miydim?” diyecek. Babası: "Bugün sana asla asi olmam” diye cevap verdiğinde, İbrahim -aleyhisselam- Allah’a şöyle diyecek: Ya Rabbi! Bana kıyamet günü beni rezil etmeyeceğini vadetmiştin. Hangi rezillik kovulmuş babamdan daha büyük rezillik olabilir?” Allah Teâlâ şöyle buyuracak: Ben cenneti kâfirlere haram kıldım.” Sonra şöyle diyecek: ”Ey İbrahim! Ayaklarının altında ne var bir bak bakalım. Birde bakacak ki; kana bulanmış sık tüylü bir sırtlan. (Azer’in dönüştürüldüğü) Bu çirkin suretli hayvan bacaklarından tutulup, derhal ateşe atılacak.»

Ez-Zîh: Çok kıllı erkek sırtlan.

Rahim olan Rabbimiz - Subhânehû ve Teâlâ- İbrahim -aleyhisselam-'ın babası için şefaatini kabul etmeyecek. Çünkü babası müşrik olarak öldü ve Allah, cenneti her müşrik kâfire haram kılmıştır. Allah, İbrahim'e kıyamet günü onu rezil etmeyeceğine dair söz verdiği için; O gün babasını bir sırtlana çevirecek ve o da ateşe atılacak ki, İbrahim'in babası olduğunu kimse bilmesin, onu utandırmasın.

Bir müşrik için, Allah'ın Hâlil'inin (İbrahim) şefaati kabul edilmedi. İbrahim -aleyhisselam- dışındaki birimden nasıl kabul edilsin?

Allah -Subhânehû ve Teâlâ- şöyle buyurmuştur: (Allah, kendisine şirk koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun altındaki günahları dilediği kimseden bağışlar. Kim Allah’a şirk koşarsa, çok büyük bir günahla iftira etmiş olur.) [Nisâ Suresi: 48].

Bu yüzden; kula düşen görevlerin en önemlilerinden biri de; ibadette Allah'ı birlemesidir.

Allah Teâlâ, kendisini (Bir ve tek) olarak övmüştür: (De ki: O, Allah Ahad/birdir.) [İhlâs Suresi: 1]. (Hâlbuki onlara, kendisinden başka hak ilah olmayan, Vâhid/tek olan ilaha ibadet etmeleri emredilmişti.) [Tevbe Suresi: 31].

Bu iki isimde durup, onların gölgesinde gölgelenelim. Umulurki Allah bize tevhidini gerçekleştirmeyi, tekliğine ve birliğine güzel bir biçimde iman etmeyi ihsan eder.

Rabbimiz, yücelik ve ihtişam sıfatlarıyla münferit, azamet, büyüklük ve güzellik sıfatlarıyla tekdir.

O, kendi zatında birdir; O'nun bir benzeri yoktur.

O, sıfatlarında birdir; O'nun dengi yoktur.

O, fiillerinde birdir; O'nun ortağı ve yardımcısı yoktur.

O, ilahlığında birdir; O'nun sevgide, yüceltmede, kendisine boyun eğilmesinde ve itaat edilmesinde akranı yoktur.

O, bütün mükemmelliğiyle benzersiz olarak, sıfatları yüce olan el-Vâhid/Bir'dir. Bir kimsenin O'nun sıfatlarından herhangi birine benzemesi bir tarafa, bütün mahlukatın O'nun sıfatlarından herhangi birini bütünüyle kavramaları ya da sıfatından bir şeyi tamamiyle idrak etmeleri dahi imkânsızdır.

Fıtrat...

Vahdaniyet: Resullerin davetlerinin özeti ve mesajlarının temelidir: (De ki: Bana, ilahınızın tek bir ilah olduğu vahyolunuyor. Artık Müslüman olacak mısınız?) [Enbiyâ Suresi: 108].

Vahdaniyet: Allah -Subhânehû ve Teâlâ-'nın insanları yarattığı fıtrattır. İnsanlardan aldığı sözdür. Gönderildikleri peygamberlerinin daveti ve indirdiği kitaplarının söylemidir.

Bu yüzden cennet çarşısı ve cehennem çarşısı kurulmuştur. Bu yüzden, Sırat köprüsü serilmiştir, sahifeler uçuşmuş, terazi kurulmuş, ümmetin kılıcı çekilmiş, cihat bayrağı yükseltilmiş, şehitlerin ruhları uçmuş, ölümün tadı lezzetlendirilmiş, mücahitlerin canlarının ölümünün karşılığı verilmiştir. (De ki: Ben de ancak sizin gibi bir insanım. Bana ilahınızın bir ilah olduğu vahyolunuyor. Artık O'na yönelin ve O'ndan mağfiret dileyin. Ortak koşanların vay haline!) [Fussilet Suresi: 6].

Vahdaniyeti (Allah'ın her konuda bir ve tek olması) ispatlama ve dinin O'na has kılınması hususunda Allah -Subhânehû ve Teâlâ- şöyle buyurmuştur: (Oysa onlar dini yalnız O'na has kılan hanifler olarak Allah'a ibadet etmek, namazı kılmak ve zekâtı vermekten başka bir şeyle emrolunmamışlardı. İşte dosdoğru din de budur.) [Beyyine Suresi: 5]

Allah -Subhânehû ve Teâlâ- birliğine ve büyüklüğüne teslim olmayı emretmiştir: (İşte sizin ilahınız tek bir ilahtır. Şu halde yalnız O’na teslim olun. Alçak gönüllüleri müjdele!) [Hac Suresi: 34].

Açık Delil:

Allah -Subhânehû ve Teâlâ- müşriklerin itikatlarını boşa çıkarmıştır: (Allah, şöyle dedi: İki ilah edinmeyin. O, ancak bir ilahtır. O halde, yalnız benden korkun) [Nahl Suresi: 51] (Ayrı ayrı ilahlar mı daha hayırlıdır, yoksa mutlak hâkimiyet sahibi, bir olan Allah mı?) [Yûsuf Suresi: 39].

“Allah, üçün üçüncüsüdür” sözünü söyleyenlere şöyle cevap vermiştir: (“(Allah) üçtür” demeyin. Kendi iyiliğiniz için buna son verin. Allah, ancak tek bir ilahtır.) [Nisa Suresi: 171].

Bütün yönleriyle aynılığı, benzerliği ve denkliği reddetmiştir. O, hiçbir eşi ve benzeri olmayan tek varlıktır. (O’nun adını almaya lâyık başka birini biliyor musun?) [Meryem Suresi: 65].

Kendisinin yüce zatından bahsetmesi/anlatması dışında, O'nu yarattıklarından herhangi birine benzetmemizi yasakladı. O kendini en iyi bilendir.

Yüce Allah, hakkında insanın zihninde canlanan herşeyden daha farklıdır. O'nun eşi, dengi, benzeri ve eşdeğeri yoktur. (O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O, herşeyi işiten, herşeyi görendir) [Şûrâ Suresi: 11]. Yarattıklarının hiçbiri O'na benzemez. Çünkü O, en güzel isimlere ve en üstün sıfatlara sahiptir. O, kemal, güzellik, azamet, büyüklük, izzet ve yücelik sahibidir.

Müşrikler Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'e şöyle buyurmuştur: Rabbini tarif et! O, altından mıdır? Veya bakırdan mı yoksa, pirinçden midir? Bazıları şöyle derdi: Ey Muhammed! Bize Rabbinin soyunu say!

Yahudiler şöyle diyorlardı: Biz Allah'ın oğlu Üzeyir'e taparız. Hristiyanlar da şöyle diyorlardı: Biz Allah'ın Oğlu İsa'ya taparız. Mecûsiler de şöyle diyorlardı: Biz Güneş'e ve Ay'a taparız. Müşrikler de "Biz putlara taparız." diyorlardı.

Allah -Azze ve Celle- şu sözü ile onlara cevap vermiştir: (De ki: O Allah, el-Ahad/birdir.) [İhlâs Suresi: 1].

Allah onların söylediklerinden pek yücedir!

Allah -Azze ve Celle-'ye karşı iğrenç bir suç işlemeye cüret ettiler. Bu suçun büyüklüğünden ötürü neredeyse gökler parçalanacak, yer yarılacak ve dağlar yıkılıp yerlebir olacaktı! Allah'a çocuk isnat ettiler - Allah Teâlâ onların söylediklerinden yücedir!

Herkes onun hakimiyeti ve gücü altındadır. Kıyamet günü onların hepsi tek başlarına O'na gelirler: (Andolsun ki siz, çok çirkin bir şey ortaya attınız.) (89) (Bu söz yüzünden neredeyse gökler parçalanacak, yer yarılacak ve dağlar yıkılıp yerle bir olacaktı.) (90) (Rahman'a çocuk isnat etmelerinden dolayı) (91) (Hâlbuki çocuk edinmek Rahman’ın şanına yakışmaz.) (92) (Göklerde ve yerde olan herkes istisnasız birer kul olarak Rahman’a gelir.) (93) (Andolsun ki hepsini kuşatıp, onları teker teker saymıştır.) (94) (Bunların hepsi de kıyamet gününde O'nun huzuruna tek başlarına gelecektir.)(95) [Meryem Suresi: 89-95].

Sahîh-i Buhârî'de şöyle nakledilmiştir: Rasûlullah - sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu: «Yüce Allah şöyle buyurdu: Âdemoğlu, beni yalanlamak ona uygun olmadığı halde beni yalanladı. Âdemoğlu, bana sövmesi uygun olmadığı halde bana sövdü.»

Âdemoğlunun beni yalanlamasına gelince, onun ''beni ilk defa yarattığı gibi, beni öldükten sonra tekrar yaratamaz'' sözüdür. Hâlbuki benim için yoktan yaratmak, tekrar yaratmaktan daha kolay değildir (Aynıdır).

Âdemoğlunun bana sövmesine gelince, onun ''Allah bir çocuk edindi'' sözüdür. Hâlbuki ben el-Ahad/Bir ve Samed olan Allah'ım. Doğurmadım ve doğurulmadım. Hiç kimse benim dengim olamaz.

Allah Teâlâ, tek bir ilahtır; O'nun bir ortağı yoktur. O'nun zatında, sıfatlarında ve fiillerinde bir eşi yoktur.

Kâinat, O'nun birliğine şahitlik eder:

Kâinatta bulunan yaratılış, düzen, uyum ve uygunluk gibi her şey şunu gösterir: Bunun yaratıcısı ve işleri çekip çevireni birdir. Bu kâinatın arkasında birden fazla işleri yöneten ve düzenleyen olsaydı sistemi bozulur, kanunları altüst olurdu. (Eğer yer ve göklerde Allah'tan başka ilahlar olsaydı, bunlar (nizamı) kesinlikle bozulup gitmişti. Arş'ın Rabbi olan Allah, onların yakıştırdıkları sıfatlardan münezzehtir.) [Enbiyâ Suresi: 22] .

Yeryüzünün bitkilerine dikkatle bak! Sarı yakut parçalarına takılı kalmış gümüşten gören gözlerle bak!...

Mülk sahibinin yaptıklarının eserlerine işte o altın külçe olan göz bebeklerle bak ki; Allah'ın hiçbir ortağı yoktur...

Allah, kendisine ortak koşulanların ortak koşulmaya en uzak olanıdır.

Sadece Allah - Azze ve Celle- ibadet edilmeye layıktır. Bu yüzden kul Allah'tan başkasına yönelmez. Namaz, dua, kurban, adak, tevekkül, umut, korku, saygı veya teslimiyet olsun, Allah'tan başkasına ibadetlerden hiçbirini sarf etmez. (De ki: Şüphesiz benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm hepsi âlemlerin Rabbi Allah içindir.) (O'nun bir ortağı yoktur. İşte ben bununla emrolundum ve ben müslümanların ilkiyim.) [En'âm Suresi: 162-163].

Asıl büyük mesele şudur: İbadette Allah'ın birlenmesi; (Ben cinleri ve insanları, ancak bana ibadet etsinler diye yarattım) [Zâriyât Suresi: 56], (Hâlbuki onlara, kendisinden başka hak ilah olmayan bir tek ilaha kulluk etmelerinden başka birşey emredilmemişti.) [Tevbe Suresi: 31].

Tevhit en kırılgan, en nezih ve en saf şeydir. En ufak bir şey tevhidi zedeler, kirletir ve ona etki eder.

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'den sahih olarak gelen bir hadiste, o şöyle buyurmuştur: «Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: Her kim bir amel işler de ona benimle birlikte başkasını ortak koşarsa, onu da, işlemiş olduğu şirkini de terk ederim.» [Müslim rivayet etmiştir].

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in şu sözü ondan sahih bir rivayetle gelmiştir: «Allah Teâlâ, öncekileri ve sonrakileri, kendisinde şüphe olmayan bir günde bir araya getirdiği zaman, bir münadi seslenir: Kim Allah için yaptığı bir amelde, birini Allah'a ortak koşmuşsa, o halde mükâfatını Allah'tan başkasından istesin. Çünkü Allah, kendisine ortak koşulanların ortak koşulmaya en uzak olanıdır.» [Hasen Hadistir. Ahmed «Müsned» 'de rivayet etmiştir].

Bir hatırlatma...

Sahih sünnette tevhide teşvik eden ve faziletini açıklayan bir çok hadis vardır. Onlardan bazıları şunlardır:

Ebû Hureyre hadisinde, Rasûlullah - sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur: «Kim, "Allah'tan başka hak ilah yoktur. O, tektir ve hiçbir ortağı yoktur. Mülk O'nundur ve hamt O'nadır. O'nun, her şeye gücü yeter." sözünü bir günde yüz kere söylerse, kendisine on köle azat etmiş gibi sevap verilir. Ayrıca ona yüz sevap yazılır ve yüz günahı da silinir. Bu, o gün akşam olana kadar onu şeytana karşı muhafaza eder. Bundan daha fazlasını söylemeyen hiçbir kimse, o kimseden daha faziletli bir amel yerine getiremez.» [Buhârî ve Müslim rivayet etmiştir].

Tirmizî ve Ebû Dâvûd'un Büreyde'den rivayet ettikleri hadiste: Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bir adamın şöyle dediğini işitti: "Allah’ım! Senin, kendisinden başka hak ilah olmayan Allah olduğuna şahitlik ederek senden isterim. Bir olan ve Samet olan Allah. Öyle ki; doğmamış ve doğurmamıştır. O'nun hiçbir dengi yoktur."

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu: «Yemin olsun ki; Allah’tan, kendisi ile dua edildiğinde icabet ettiği, kendisi ile istenildiğinde (istenileni) verdiği en yüce ismiyle istedin.» [Sahih Hadis].

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- mescide girdiği zaman bir adamın şöyle dua ettiğini işitti: "Allah'ım! Ey bir ve samet olan, doğurmamış ve doğmamış olan Allah! Senden istiyorum. Sana denk hiç kimse yoktur. Günahlarıma mağfiret et! Muhakkak sen çok bağışlayıcısın, çok merhametlisin!"

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu: «Ona mağfiret edildi. Ona mağfiret edildi. Ona mağfiret edildi!" Üç defa. [Sahîh Hadistir. Ahmed Müsned'de rivayet etmiştir].

Hâfız İbn Recep -Allah ona rahmet etsin- şöyle demiştir: “Tevhit sözünün gerçekleşmesi, (Allah'tan başkasına) kulluktan azat edilmeyi, kulluktan azat edilmek ise ateşten kurtulmayı gerektirir.”

Yine o -Allah ona rahmet etsin- şöyle demiştir: Günahların bağışlama sebeplerinden biri: (Tevhid) ki o, en büyük sebeptir. Tevhidi kaybeden kimse bağışlanmayı da kaybetmiştir. Tevhit ile gelen kimse de en büyük bağışlanma vesilesini getirmiş olur.

İmam İbn Kayyim -Allah ona rahmet etsin- şöyle demiştir: Tevhit: Kendisi ile İslam'a girilen ilk şey ve kendisiyle dünyadan çıkılan son şeydir. Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'in dediği gibi: «Kimin son sözü, “Allah’tan başka hak ilah yoktur." (Lâ ilahe illallah) cümlesi olursa, o kişi Cennet'e girer.» İlk farz ve son farzdır. Dolayısıyla tevhid meselenin/işin başı ve sonudur.

Yine o -rahimehullah- şöyle demiştir: "Bu dünyanın zorlukları, tevhidden başka bir şeyle def olunmaz."

Ve şöyle demiştir: “Cennet'e hiçbir müşrik giremez. Oraya ancak tevhit ehli olan kimse girecektir. Çünkü tevhit cennetin kapısının anahtarıdır.”

İbn'ul-Cevzî -Allah ona rahmet etsin- da şöyle demiştir: Süfyân es-Sevrî, İbrahim bin Edhem'e gelir ve şöyle derdi: "Ey İbrahim! Allah'a dua edin ki, tevhit ehli olarak bizim ruhlarımızı kabzetsin."

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- iki parmağıyla işaret ederek dua eden bir adam gördü ve ona şöyle dedi: «Tektir Tek!» [Sahih Hadistir. Ebû Dâvûd rivayet etmiştir]، Bunun şu anlam vardır: Bir kimse dua ederken işaret etmek isterse, sadece bir parmakla işaret etmelidir.

Ey Allah'ım! Senden istiyoruz. Ey bir olan, ey tek olan, ey Samed olan! Bizi, sana dua edip de, dualarını kabul ettiklerinden eyle. Sana yalvarıp da, senin rahmet ettiklerinden eyle. Cehennem ateşinden sana sığınıp da, ateşten kurtardıklarından eyle. ''Allah'tan başka hak ilah yoktur'' sözünü, dünyadan ayrılırken son sözümüz eyle. Sen merhametlilerin en merhametli olanısın.