Applicable Translations English پښتو فارسی Français Indonesia Русский 中文 عربي

20

El-Mütekebbir -Celle Celâluhû-

Azamet, büyüklük yalnızca Allah -Azze ve Celle-'ye aittir. Allah kendini överek şöyle buyurmuştur: (Göklerde ve yerde büyüklük yalnız O'nundur. O, Azîz'dir, Hakîm'dir.) [Câsiye Suresi: 37] Allah -Tebâreke ve Teâlâ- şöyle buyurmuştur: (O, kendisinden başka hiçbir hak ilah bulunmayan Allah’tır. O, el-Melik, el- Kuddûs, es-Selâm, el-Mü'min, el-Müheymin, el-Azîz, el-Cebbâr, el-Mütekebbir'dir. Allah, onların ortak koştuklarından uzaktır.) [Haşr Suresi: 23].

Rabbimiz -Azze ve Celle- her türlü şerre karşı büyüklenmiştir, kötülüklere karşı büyüklenmiştir ve kullara zulmetmeye karşı büyüklenmiştir.

Rabbimiz -Subhânehû ve Teâlâ- yarattıkları arasında, yücelikte O'nunla inatlaşan kibirli kimselere karşı büyüklenir.

O, -Azze ve Celle- her türlü kötülüğe, kendisine yakışmayan bir olay ve yerilme sıfatlarına karşı büyüklenmiş ve kendini tazim etmiştir.

Büyüklük kelimesinin aslı, imkânsız olması, uzak olması demektir. Rabbimizin zatında noksanların, kötülüklerin ve kusurların olması imkansızdır.

Mağlubiyet kulluğu...

Allah'ın (el-Mütekebbir) ismindeki ''te'' harfi bir şeyi karşılıklı alıp verme ve kendisinde olmayan bir şeyi iddia etme anlamı vermek için kullanılan ''te'' harfi değildir. Şöyle denildiği gibi: Filanca kişi büyük olmadığı halde büyükleniyor. Ancak o ''te'' harfi eşsiz olma ve mahsus olma anlamı veren ''te'' harfidir.

Tekebbür (Kendini büyük görme, büyüklenme) Allah -Tebâreke ve Teâlâ'dan başkasına yaraşmaz. Çünkü O, tek başına hükümdardır ve O'nun dışındaki her şey O'nun mülküdür. Sadece O Rab'dir (terbiye eden, yetiştiren) ve diğer her şey terbiye edilen, yetiştirilendir. O, tek yaratıcıdır ve diğer her şey yaratılmıştır. Kemal (kusursuzluk), güzellik, büyüklük ve haşmet sıfatlarına sahip olan bir tek varlık O'dur.

Bunun içindir ki; Allah -Tebâreke ve Teâlâ- bu sıfatı sadece kendisine ayırmış ve bu sıfatla nitelenmeye çalışanları şiddetli bir ceza ile tehdit etmiştir.

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'den sahih olarak gelen bir hadiste o şöyle buyurmuştur:

«Allah -Azze ve Celle- şöyle buyurmuştur: Büyüklük benim cübbem, azamet de benim peştamalimdir. Kim bunlardan birinde dahi benimle yarışmaya yeltenirse onu ateşe atarım.»

[Sahih bir hadistir. Ebû Dâvûd rivayet etmiştir]،

El-Hattâbî şöyle demiştir: “Cübbe ve peştamal meseli şu konuda verilmiştir: - En doğrusunu Allah bilir- Allah Teâlâ diyor ki: Nasıl bir insanın cübbesi ve peştamali başka bir kimseyle ortak kullanılamazsa aynı şekilde büyüklük ve azametimde de hiçbir yaratılmış bana ortak olamaz. En doğrusunu Allah bilir.”

Yaratılanın makamı, azamet ve izzet sahibi, büyük ve yüce olan Allah için kulluk ve teslimiyet, boyun eğme ve pişmanlık makamıdır. Belki de rükû ve secdede Allah'ı, tekbir getirerek anmanın, rükû ve secdede O'nun büyüklüğünün ve azametinin zikredilmesinin sırlarından biri de budur.

Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- rükûsunda ve secdesinde şöyle derdi: «Kudret, hükümranlık, büyüklük ve yücelik sahibini tüm noksanlıklardan tenzih ederim» [Sahih bir hadistir. Ebû Dâvûd rivayet etmiştir]،

Allah -Subhânehû ve Teâlâ- peygamberlerini ve salih kullarını kibirlenmekten tenzih etmiş. Onlar kibirden ve büyüklenmekten Allah'a sığınıyorlardı. (Musa da şöyle dedi: Doğrusu ben, hesap gününe inanmayan her kibirli kimseden, benim de, sizin de Rabbiniz olan Allah'a sığındım) [Mü'min/Gâfir Suresi: 27]

Sonuçları düşün!

Kim bu sıfatla vasıflanırsa, onun kişiliği bozulur, takvası kaybolur ve kalbine damga vurulur. (Allah, büyüklük taslayan her zorbanın kalbini bundan dolayı mühürler.) [Mü'min/Gâfir Suresi: 35] Yine Allah -Subhânehû ve Teâlâ- şöyle buyurmuştur: (Onların kalplerinde, asla ulaşamayacakları bir büyüklenme duygusu vardır.) [Mü'min/Gâfir Suresi: 56]

Büyüklük taslayanların başı iblistir; (Yalnız İblis secde etmedi. O büyüklük tasladı ve kâfirlerden oldu) [Sâd Suresi: 74] Bu, Firavun ve onun benzeri, haddi aşmış zorba kralların özellikleridir: (O ve askerleri, yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve gerçekten bize döndürülmeyeceklerini sandılar.) [Kasas Suresi: 39]

Kimin malı çoğalır, ailesinin sayısı artarda, bunlarla Allah'a meydan okumaya kalkarsa, muhakkak kibir kalbine yerleşiverir. Böylece kibir, Velid b. Mugîre gibi o kimsenin hakkı kabul etmesine mani olur. (En sonunda, sırt çevirdi ve kibirlendi.) [Müddessir Suresi: 23]

Kibir, hakkı inkâr eden ümmetlerin helâk olma sebebidir; (Âd Kavmi ise yeryüzünde haksız olarak büyüklük taslamıştı) [Fussilet Suresi: 15]

Allah -Azze ve Celle- Salih -aleyhisselam-'ın kavmi hakkında da şöyle buyurmuştur: (Büyüklük taslayanlar dediler ki: Biz de sizin iman ettiğinizi inkâr ediyoruz) [A'raf Suresi: 76]

Kibirli olanların akıbeti cehennemdir. O ne kötü bir dönüş yeridir: (Kibirlenenlerin kalacağı yer, cehennemde değil midir?) [Zümer Suresi: 60]

Tirmizi'de bir hadiste şöyle rivayet edilmiştir: Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur: «Mütekebbirler/kibirli kimseler, kıyamet gününde küçük karıncalar boyunda insan suretinde bir araya toplanacaktır. Zillet her taraflarından onları saracaktır. Cehennemdeki “Bûles” adı verilen bir zindana sürükleneceklerdir. Onları, ateşlerin ateşi kuşatacak ve cehennem ehlinin ''Tînetü’l-Habâl'' denilen kan, irin ve pisliklerinden içirileceklerdir.» [Sahih bir hadistir] -Allah bizi cehennemden korusun-.

Deva:

Her kim de kibirlenirse, akıllı kimselerin bakışıyla kendi iç haline bir baksın. Behimelerin baktığı gibi dış görünüşüne bakmasın!

Sonra da varlığının kökenini ve nereden geldiğini hatırlasın. Onun sonu bu dünyada kokuşmuş bir cesettir!

Rivayete göre: “Mutarrif bin Abdullah bin Eş-Şıhhîr, üzerinde uzun bir elbiseyle kibirli bir şekilde yürüyen Mühelleb bin Ebî Sufre'ye baktı ve dedi ki: Ey Ebu Abdullah! Allah ve Rasûlü'nün nefret ettiği bu yürüyüş nedir? El-Mühelleb dedi ki: Yoksa beni tanımıyor musun? Mutarrif ona dedi ki: Bilâkis ben seni tanıyorum. Başlangıcın döllenmiş bir sperm, sonun ise pis bir kadavradır. Bu ikisi arasında da sizi, sidik ve dışkı/gaita ile doldurmuşlardır."

İnsanlar karınlarında olanı düşünselerdi... Ne gençler, ne yaşlılar kendilerinde kibir hissetmezlerdi...

El-Münâvî -Allah ona rahmet etsin- şöyle demiştir: “İnsanın, hiç kimseyi hor görmemesi gerekir. Belki horlanan kimse, daha temiz bir kalbe, daha güzel amele ve daha samimi bir niyete sahiptir. Çünkü Allah'ın kullarını hor görmek hüsrana, zillet ve rezilliğe sebep olur."

İbn Teymiyye şöyle demiştir: “Korkan günahkâr, kibirli itaatkârdan daha hayırlıdır.”

Akıllı kimse alçakgönüllü olmalı, âlimler ve zayıflarla birlikte oturmalı, hastaları ziyaret etmeli, ölüm döşeğinde olanları ve sıkıntı çekenleri müşahede etmelidir. Kibirli olan kimselerin yaşantılarına ve haberlerine, nasıllardı ve ne hale geldiklerine bakmalıdır.

Sanki sen daha önce geçmiş kimselerin haberlerini duymamış gibisin...

Geride kalanlara zamanın ne yaptığını görmüyor gibisin...

Eğer bilmiyorsan, işte bu onların yaşadıkları diyarlardır...

Onları siliverdi rüzgarın esintisi ve kabir senin ardından...

Allah'ım! Senden Mütekebbir isminle; acizliğimize merhamet etmeni, kusurlarımızı örtmeni, günahlarımızı bağışlamanı ve bizi büyüklük taslayanlardan kılmamanı niyaz ediyoruz. Ey âlemlerin Rabbi!