Applicable Translations English پښتو فارسی Français Indonesia Русский 中文 عربي

78

En-Nûr (Aydınlık, ışık, karanlıklardan aydınlığa çıkaran) - Allah -Celle Celâluhû-

Allah -Subhânehû ve Teâlâ- kendi nefsini överek şöyle buyurmuştur :

(Allah, göklerin ve yerin nurudur. O'nun nurunun misali, içinde lamba bulunan bir kandillik gibidir. O lamba kristal bir fanus içindedir; o fanus da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doğuya da, batıya da nispet edilemeyen mübarek bir ağaçtan, yani zeytinden (çıkan yağdan) tutuşturulur. Onun yağı, neredeyse kendisine ateş değmese dahi ışık verir. (Bu,) nur üstüne nurdur. Allah dilediği kimseyi nuruna eriştirir. Allah insanlara (işte böyle) misaller getirir. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.) [Nûr Suresi: 35]

«Sahiheyn'de» gelen bir hadiste rivayet edildiğine göre: Nebi - sallallahu aleyhi ve sellem- bunlarla dua ederdi: «Allâhummec‘al fî kalbî nûran ve fî basarî nuran ve fî sem‘î nûran ve an yemînî nûran ve an yesârî nûran ve fevkî nûran ve tahtî nûran ve emâmî nûran ve halfî nûran vec‘allî nûrân.» (Ey Allah’ım! Kalbimde bir nur, gözümde bir nur kıl. Kulağımda bir nur, sağımda bir nur, solumda bir nur kıl. Üstümde bir nur, altımda bir nur kıl. Önümde bir nur, arkamda bir nur kıl. Benim için (büyük) bir nur kıl.)»

Ve Allah'a yemin ederim ki! Allah'ın kuluna nurunu ve hidayetini vermesi ona verdiği en kıymetli lütuflardan biridir.

Ve sözlerimiz; gönüllerin gıdası, ruhların saadeti, nefislerin neşesi, gıdaların en büyüğü, en faydalısı ve en hayırlısıdır. Ve şöyle denildiği gibidir:

Seni zikretmekten onları (kalpleri) meşgul eden sözler var

Onu içmekten ve yol azığı edinmekten uzaklaştıran

Senin vechin kalpler için aydınlanacakları bir nur olur

Senin sözlerinin hemen ardından gelen biri vardır

Yürürken yorgunluktan şikâyet ederse, ona söz verdi

Buluşmanın rahatlığını ve yeniden dirilişte takvayı

O'nun nurunun gölgesinde:

Allah -Tebâreke ve Teâlâ- şöyle buyurmuştur: (Allah, göklerin ve yerin nurudur.) [Nûr Suresi: 35]

Ve -İbn Teymiyye- -rahimehullah-'ın bahsettiği gibi Allah'ın kendisini (nur) olarak adlandırması kitap ve sünnet metinlerinde üç şekilde gelmiştir:

Birincisi: Nûr ile vasıflanması, Allah -Subhânehû ve Teâlâ-'nın şu sözünde: (Yeryüzü, Rabbinin nuruyla aydınlanır.) [Zümer Suresi: 69] Hadiste şöyle geçmektedir: «Onların üzerlerine nurundan saçtı» [Sahih Hadis. İbn Hıbbân rivayet etmiştir]

İkincisi: Allah -Tebâreke ve Teâlâ-'nın nur olması, (Allah, göklerin ve yerin nurudur.) [Nûr Suresi: 35] Hadiste şöyle geçmektedir: «Sen, göklerin ve yerin nurusun» [Buhârî ve Müslim rivayet etmiştir].

Üçüncüsü: Onun örtüsü nurdur, Sahih hadiste geldiği gibi: «O’nun görülmesini perdeleyen hicap nurdur. Eğer Allah o hicap (perdeyi) açsaydı, celal ve cemali, O’nun gördüğü bütün mahlukatını yakardı.» [Müslim rivayet etmiştir]. ''Sübuhâtı Vechihi: O'nun parlaklığı/güzelliği ve nurudur.''

Allah - Azze ve Celle-'nin kendi özelliği olan nuru, yaratılmış nurlarına benzemez; (O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir) [Şûrâ Sûresi: 11].

Ve nûr da onun isimlerinden biridir ve yine

Her türlü noksanlıklardan uzak, delil sahibi olan Allah'ın özelliklerindendir

Sana Bazı Sözler Hediye Ediyorum

Allâme Abdurrahmân es-Si'dî -rahimehullah- şöyle demiştir: Allah -Azze ve Celle-'nin isimleri ve sıfatları arasında (Nûr) da vardır ki, bu onun büyük bir sıfatıdır. Çünkü O, azamet ve ikram sahibi, ihtişam ve hamd sahibidir. Eğer Allah kerim vechinden hicabı (perdeyi) açsaydı, celal ve cemali, O’nun gördüğü bütün mahlukatını yakardı.

Ve bütün âlemleri nurlandıran O'dur. Yüzünün nuruyla karanlıklar parıldadı ve Arş, Kürsü, yedi kat ve tüm âlemler O'nun nuruyla nurlandı ve bu algılanabilen gerçek bir nurdur.

Manevi nura gelince O; peygamberlerinin, seçilmişlerinin, evliyalarının ve meleklerinin kalplerini aydınlatan nurdur. O'nu bilmenin nurlarından ve sevgisinin nurlarından bazıları şöyledir: O'nun azametinin özelliğini bilmelerine ve O'nun cemalinin özelliklerine inanmalarına uygun olarak Allah'ı bilmenin neticesinde veli kullarının kalplerinde nurlar vardır.

Hidayetinin Güzelliği!

Eğer Allah -Subhânehû ve Teâlâ-'yı bilirsen ilimlerin en büyüğünü bilmiş olursun. Öyleyse O'nu bilmek, ilimlerin en büyüğüdür ve faydalı olan her ilim kalplerde nurdur. Peki, ilimlerin en üstünü, en büyüğü, aslı ve temeli olan şu ilmi bilmen nasıl olur?

Burada senin kalbin için şu ayet tam uyar: (O'nun nurunun misali, içinde lamba bulunan bir kandillik gibidir. O lamba kristal bir fanus içindedir; o fanus da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doğuya da, batıya da nispet edilemeyen mübarek bir ağaçtan yani zeytinden (çıkan yağdan) tutuşturulur. Onun yağı, neredeyse kendisine ateş değmese dahi ışık verir. (Bu,) nur üstüne nurdur. Allah dilediği kimseyi nuruna eriştirir. Allah insanlara (işte böyle) misaller getirir. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.) [Nûr Suresi: 35]

Ve misal verilen bu nur; Allah -Azze ve Celle-'ye, O'nun sıfatlarına ve ayetlerine iman etmenin nurudur. Onun Müminlerin kalplerindeki misali şöyledir: Bu nur bütün sıfatları bir araya getiren bir nurdur.

Bunun için Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-’in dualarından biri de buydu: «Allâhummec‘al fî kalbî nûran ve fî basarî nuran ve fî sem‘î nûran ve an yemînî nûran ve an yesârî nûran ve fevkî nûran ve tahtî nûran ve emâmî nûran ve halfî nûran vec‘allî nûrân.» (Ey Allah’ım! Kalbimde bir nur, gözümde bir nur kıl. Kulağımda bir nur, sağımda bir nur, solumda bir nur kıl. Üstümde bir nur, altımda bir nur kıl. Önümde bir nur, arkamda bir nur kıl. Benim için (büyük) bir nur kıl.)» [Buhârî ve Müslim rivayet etmiştir].

Ve kalb bu nur ile dolduğunda, insanın yüzüne doğru akar; böylece yüz aydınlanır, kitap ve sünnette geldiği gibi uzuvlar gönüllü bir şekilde, itaat ederek ibadet etmek için boyun eğerler. (Allah, dilediği kimseyi nuruna iletir.) [Nûr Suresi: 35]

İbn es-Si'dî -rahimehullah- şöyle demiştir: ''İçleri dua ile nurlanırken, dışları azamet ve ihtişam ile nurlanırdı, (Onların secde eseri olan alametleri yüzlerindedir.)

Bu ışık, kulun ahlaksız davranışlarda bulunmasını engeller. Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'den sahih olarak geldiği gibi o şöyle buyurmuştur: «Zina eden kişi, hem Mümin olup, hem zina edemez. İçki içen kişi, hem Mümin olup, hem içki içemez. Hırsızlık eden kişi, hem Mümin olup, hem çalamaz.» [Buhârî ve Müslim rivayet etmiştir].

O'nun kitabı nurdur:

Allah -Azze ve Celle- kendi katından indirilen kitapların Allah'ın kullarının kalplerini aydınlattığı bir nur olduğunu haber vermiştir. Allah -Tebâreke ve Teâlâ- şöyle buyurmuştur: (Şüphesiz Tevrat’ı biz indirdik. İçinde bir hidayet, bir nur vardır.) [Mâide Suresi: 44] Şöyle demiştir: (Ona, içerisinde hidayet ve nur bulunan İncil’i verdik.) [Mâide Suresi: 46]

Ve indirilen nurların en büyüğü: Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'e indirilen kitaptır. Allah -Tebâreke ve Teâlâ- şöyle buyurmuştur: (İşte size Allah’tan bir nur ve apaçık bir kitap (Kur’an) gelmiştir.) [Mâide Suresi: 15]

Onunla Allah -Azze ve Celle- iman edenleri karanlıklardan aydınlığa çıkarmıştır: (Elif. Lâm. Râ. (Bu Kuran), Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, her şeye galip, övgüye layık olan Allah’ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır.) [İbrahim Suresi: 1] Bunun içindir ki; kâfirler, bu nurun bu ümmet üzerindeki tesirinin ne kadar kuvvetli olduğunu bildiklerinde onu söndürmeye çalıştılar. Ancak Allah -Azze ve Celle- kitabını koruyandır, (Onlar ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Halbuki kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır.) [Saf Suresi: 8] Ve Allah -Subhânehû ve Teâlâ- kitabına sımsıkı bir şekilde bağlı kaldıkları müddetçe bu ümmeti muhafaza eder.

Sözün Özü

Nur, O'nun isim ve sıfatlarından biri iken; dini nur, rasûlü nur, sözü nur, kulları üzerindeki izzet yurdu parlak bir nurdur ve bu nur, Mümin kullarının kalplerinde tutuşur. Dillerinde akar, uzuvlarında ortaya çıkar ve Allah -Tebâreke ve Teâlâ- bu nuru kıyamet günü onlar için tamamlanacaktır. Allah şöyle buyurmuştur: (Onların nurları; önlerinden ve sağlarından aydınlatır, gider. “Ey Rabbimiz! Nûrumuzu bizim için tamamla, bizi bağışla. Çünkü senin her şeye hakkıyla gücün yeter” derler.) [Tahrim Suresi: 8]

Ey göklerin ve yerin nuru olan Allah'ım! Nurumuzu bizim için tamamla ve bizi bağışla; sen her şeye kadirsin.