Applicable Translations English پښتو فارسی Français Indonesia Русский 中文 عربي

34

El-Vehhâb -Celle Celâluhû-

Aynı şekilde el-Vehhâb da O'nun isimlerinden biridir...

Asırlar boyunca bahşetmiş olduklarına bir bak...

Yüce göklerin ve yerin sakinleri de...

O bahşedilenlerden istifade etmeye devam ederler...

Allah Teâlâ yüce zatını överek şöyle buyurmuştur: (Yoksa Azîz ve Vehhâb olan Rabbinin rahmet hazineleri onların yanında mıdır?) [Sâd Suresi: 9]

Rabbimiz -Tebâreke ve Teâlâ- bağışları çok geniştir, yerdeki ve gökteki tüm varlıkları kuşatmıştır. Bahşettikleri ne şimdi, ne de gelcekte asla kesilmez. Kendisinden istenilmeden ve aracısız bir şekilde verir. Bir sebep olmadan ve entrika kurmadan nimetlendirir. (Rabbimiz! Bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize katından bir rahmet bahşet. Şüphesiz sen çok bahşedensin.) [Âl-i İmrân Suresi: 8] (Yoksa Azîz ve Vehhâb (lütufkâr olan) Rabbinin rahmet hazineleri onların yanında mıdır?) [Sâd Suresi: 9]

Muhakkak ki O, el-Vehhâb'tır:

Yüce yaratıcı, çok cömert, kerim ve Vehhâb (Lütufkâr) olan Allah her türlü noksanlıklardan münezzehtir!

Kerem (Cömertlik), O'nun sıfatların bir sıfattır. Cûd (alicenaplık), O'nun en büyük özelliklerindendir. Atâ (ihsan), O'nun en büyük ve değerli karşılıksız verme özelliğidir. Kim O'ndan daha büyük bir cömertliğe sahiptir?

Yaratılmışlar O'na asidirler. O ise; onları gözetler ve isyan etmemişler gibi onları yataklarında korur. Hiç günah işlememişler gibi onlarla ilgilenir. Günahkâr kimseye cömertçe fazlından verir ve kötülük yapana bile ihsan eder.

Kim, O'na dua etti de ona icabet etmedi? Kim, O'ndan istedi de o kimseye istediğini vermedi? Yahut da kim O'nun kapısında diz çöktü de onu kapısından uzaklaştırdı?

Zihinlerdeki arzularını veren (Allah) bütün noksanlıklardan münezzehtir... Ki kalplerde olduğu halde bunlar, dil ile söylenmemiştir...

Kendisi ve rızkı son bulmayacak olan (Allah) bütün noksanlıklardan münezzehtir... Ki O'nunla bütün âlemlere olan (o rızkın) bir teminatı vardır...

Allah -Subhânehû ve Teâlâ-'nın nimetleri annesinin rahminde bir damla meniyken dahi kul üzerinde görülür. Sonra onun kulağını ve gözünü şekillendirir ve ardından ona ruh üfler. Sonra onu besler, su verir, onu giydirir, barındırır ve ona yeter. İstediği her şeyden ona verir.

Allah -Azze ve Celle- kuluna şöyle buyuruyor: (Biz ona iki göz vermedik mi?) (8) (Biz ona bir dil, iki dudak vermedik mi?) (9) (Biz onu iki apaçık yolu (hayır ve şer yollarını) göstermedik mi?) (10) [Beled Suresi: 8-10] (Ey insanlar! Allah'a muhtaç olan sizsiniz. Zengin ve övülmeye lâyık olan ancak Allah'tır.) [Fâtır Suresi: 15].

Seni yarattı ve rızıklandırdı. Seni diriltti ve öldürdü. Sana ihsan etti ve sana verdi. Seni hasta etti ve iyileştirdi. Seni acıktırdı ve doyurdu. Seni susuz bıraktı ve sana su verdi. Seni güldürdü ve ağlattı. Sana bilmediklerini bildirdi. Sana öğrenmediklerini öğretti. Senin rızkını hazırladı.

O, senin duana icabet etti. Çağrına karşılık verdi. Düşmanını mağlup etti. Sana bir peygamber gönderdi. Sana bir kitabı öğretti ve seni bir yola yöneltti. Bütün bunlardan sonra O'na isyan mı ediyorsun? (Kahrolası (inkârcı) insan! Ne kadar da nankördür o!) [Abese Suresi: 17]

O'nun kapısının eşiğinde...

Dünya sana dar mı geldi ?

Hastalık senin canını mı yaktı?

Borçlar sana pranga mı vurdu?

Fakirlik seni zayıf mı düşürdü?

Hanım ve çocuk mu istedin?

Aklın karışıp düşüncelerin mi dağıldı?

O vakit yapman gereken, karşılıksız bahşeden Vehhâb olan Allah'a sığınmaktır. Ellerini kaldır, kapısında dur ve onun yanına sığın. Sonra nasıl açlığın tokluğa, susuzluğun suya kanmaya, uykusuzluğun uykuya, hastalığın sağlığa döndüğünü göreceksin. Gelmeyen gelecek, sapıtan hidayet bulacak, sorunlar çözülecek ve karanlık dağılacak.

Vehhâb olan Allah -Subhânehû ve Teâlâ- gözyaşını gülümsemeye, korkuyu güvene ve dehşeti huzura çevirendir. Geceyi güzel bir sabahla müjdele. Endişeli olan kimseyi ani bir kurtuluşla müjdele. Sıkıntıda olanı gizli bir lütufla müjdele.

Allah -Subhânehû ve Teâlâ- 'nın hazineleri dopdoludur, kesinlikle tükenmez. O şöyle buyurmuştur: (Bana dua edin, duanızı kabul edeyim.) [Mü'min/Gâfir Suresi: 60] Kim Allah'a dua ediyorsa; duasında büyük isteklerde bulunsun. Çünkü hiçbir şey O'ndan daha büyük ve yüce değildir! İşte buna örnek Süleyman -aleyhisselam- hem dünyanın hem de ahiretin hayrını istiyor: ((Süleyman) Şöyle dedi: Rabbim! Beni bağışla. Bana, benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir hükümranlık ver. Şüphesiz sen, (el-Vehhâb) çokça bahşedensin.) [Sad Suresi: 35]

Bu da yaşlı ve karısı kısır olan Zekeriya'dır. Buna rağmen şöyle diyor: (Ey Rabbim! Bana katından tertemiz bir zürriyet bağışla! Muhakkak sen duaları işitensin.) [Âl-i İmrân Suresi: 38]

Vehhâb olan Allah'a dön!

Mülk, hâkimiyet, mal, zürriyet ve sağlık; işte bütün bunlar Vehhâb olan Allah -Subhânehû ve Teâlâ-'ya aittir. (Allah, mülkünü dilediğine verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.) [Bakara Suresi: 247] (O, dilediğine kız çocukları, dilediğine erkek çocukları verir.) [Şûra Suresi: 49]

Bir kulun Rabbine dua ettiği en büyük dua, en güzel isimleri ile Allah'a yakarışta bulunmanın sırrını bilen ilim ehlinin duasıdır. Onlar Allah'tan sebat ve rahmet dilemişlerdir: (Rabbimiz! Bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize katından bir rahmet bahşet. Şüphesiz sen çok bahşedensin.) [Âl-i İmrân Suresi: 8]

Bunun içindir ki; Allah -Subhânehû ve Teâlâ- bu duayı her rekâtta okumamız için koymuştur. Allah'tan bize hidayet bahşetmesini umarız: {Bizi dosdoğru yola ilet.} [Fâtiha Suresi: 6]

Duanın güzelliğindeki sır!

Allah Teâlâ kendisinden isteyenleri sever. Bilakis şayet duaları olmasaydı, onları umursamazdı: (De ki: Duanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin!) [Furkan Suresi: 77]

Kendisi ile Allah -Subhânehû ve Teâlâ- 'ya yalvarıp yaklaşılan dualardan biri de, Rabbimiz -Azze ve Celle-'nin şu sözünde bize öğrettiği duadır: (Onlar, “Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah’a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle” diyenlerdir.) [Furkan Suresi: 74]

Hatta Allah -Subhânehû ve Teâlâ- bu duadan sonra cenneti vadetmiştir: (İşte onlara, sabretmelerine karşılık cennetin en yüksek makamı verilecek, orada hürmet ve selamla karşılanacaklardır.) [Furkan Suresi: 75]

Kim Allah'a sımsıkı bağlanır ve kendisi için önemli olan ve ümit ettiği her şeyde O'na yönelip dua eder, uzun bir süre münacatta bulunur, ihtiyaç duyarak Allah'ın kapısını çalmaya devam ederse, Allah onu şereflendirir ve korur. Ardından da ona temenni ettiğinden fazlasını verir. Bütün hayatı boyunca onun destekçisi ve yardımcısı olur.

Fısıltı...

Rabbimiz -Azze ve Celle- dünyada nimetleri imtihan olarak verir. Ahirette ise verdiği nimetleri mükâfat ve karşılık olarak verilir.

Allah Teâlâ, bu dünyada nimetler vermesini kendi dilemesine, insanları (zorluklarla) imtihan etmesini de hikmetine bağlamıştır. Bu da şunun içindir ki kul; duasında ve ümidinde Rabbine bağlansın. Tevhidi ve imanıyla, dua ve Allah'ın takdiri arasında mutlu olsun.

Kulun, imtihanın hakikatini anlaması, en büyük lütuf ve hediyedir.

Eğer kul bunu bilirse, bu isim (Vehhâb) kulun Rabbini sevmesine, O'na hamt ve şükrünü eda etmesine ve O'na daima bağlanmasına sebep olur.

Allah'ım! Hamt sanadır, ey karşılıksız verenlerin en hayırlısı!

Ey hedeflere ulaşmak için umut bağlanılanların en hayırlısı!

Ey bir belanın ortadan kaldırılması rica edilenlerin en hayırlısı!

Ey karşılıksız veren ve bağışlarda bulunup ihsan edenlerin en hayırlısı!

Allah'ım! Bize katından bir rahmet ver. Sen şüphesiz karşılıksız verensin. Bizi, anne-babamızı ve tüm Müslümanları bağışla. Ey âlemlerin Rabbi!