18
El-Hâkim, «El-Müstedrek» isimli eserinde şöyle aktarmıştır: ''Ömer ibn el-Hattâb - radıyallahu anhu- Şam'a geldiğinde, onun önüne bir nehir çıktı. Ömer devesinden indi, terliklerini çıkardı, sonra devesinin yularını tuttu ve o nehirden geçti.
Ebû Ubeyde bin Cerrâh ona dedi ki: Ey Müminlerin emiri! Sen, dünya ahalisi için çok büyük bir iş yaptın! Terliklerini çıkardın, deveyi sürdün ve nehre girdin.
Ömer, Ebû Ubeyde'nin göğsüne eliyle vurdu ve dedi ki: Ah! Keşke bu sözü senden başkası söyleseydi ey Ebû Ubeyde!
Siz insanların basit gördüğü bir topluluktunuz da Allah sizi İslâm ile şereflendirdi. Siz izzeti İslam'dan başka birşeyde ararsanız, o zaman Allah -Subhânehû ve Teâlâ- sizi tekrar alçaltır."
Allah -Tebâreke ve Teâlâ- şöyle buyurmuştur: (Her kim izzet istiyorsa bilsin ki, izzet bütünüyle Allah’a aittir.) [Fâtır Suresi: 10]
Rabbimiz -Subhânehû ve Teâlâ- yüce zatını şu sözüyle övmüştür: (Şüphe yok ki senin Rabbin, el-Azîz (izzet sahibi) ve er-Rahîm'dir. (engin merhamet sahibi)) [Şuarâ Suresi: 9]. (O, izzet sahibi, hüküm ve hikmet sahibidir. [Âl-i İmrân Suresi: 6] Bunu bilmemiz ve bundan emin olmamız bize yedi göğün üstünden emredildi: (Bil ki, şüphesiz Allah izzet sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir) [Bakara Suresi: 260]
İzzet kelimesinin -vasıf ve sahip olma bakımından- en üstün manalarında ve en üstün kemaliyetinde bütün manalarını kendisinde toplayan Aziz olan Rabbimiz -Tebâreke ve Teâlâ- şöyle buyurmuştur: (Her kim izzet istiyorsa bilsin ki, izzet bütünüyle Allah’a aittir.) [Fâtır Suresi: 10]
Galip olma izzeti (güç ve şerefi) O'na aittir. O, düşmanlarını karşı konulmaz bir güç ile yok eden ve onlara galip gelendir.
İmkansız olma (başka varlıkların kendisine bir etkisinin mümkün olamaması) izzeti de sadece O'na aittir. Yarattıklarından hiç kimse O -Subhânehû ve Teâlâ-'ya zarar veremez ve ulaşamaz. O zatıyla her şeyden müstağnidir.
Kuvvet izzeti de O'na aittir. Bütün zorluklar O'nun gücü karşısında boyun eğerler, dayanıklı ve güçlü şeyler O'nun kuvveti karşısında esnek olur, yumuşarlar.
Aziz olan Allah -Tebâreke ve Teâlâ- kullarından dilediği kimselere izzet bahşeder.
Aziz olan Allah -Tebâreke ve Teâlâ-'ya sığınan zarar görmez, O'na (Dinine) yardımcı olanlar küçük düşürülmez.
O, el-Azîz'dir, hiçbir şey O'nun Şanına zarar veremez... O saltanat sahibinin şanına nasıl zarar verilebilir ki?... O, el-Azîz'dir, herşeye gücü yeten, her şeye galip gelen... Bu iki vasfıyla hiçbir şey ona galip gelemez...
O, el-Azîz'dir, zatının sıfatı bir olan kuvvet ile... O halde bu izzetin üç anlamı vardır... O izzet ki, bütün noksanlıklardan münezzeh olanda kemale ermiştir... O, her yönüyle bütün eksikliklerden uzaktır...
İman sahipleri, izzetin ancak O'na ait olduğunu bilip inandıkları zaman; Azîz olan Allah'a boyun eğdiler, O'nun yardımına başvurdular. Korumasına ve yanına sığınarak ondan izzet/şeref istediler. Çünkü Onlar Allah -Azze ve Celle-'nin şu sözünü okumuşlardı: (Her kim izzet/şeref istiyorsa bilsin ki, izzet/şeref bütünüyle Allah’a aittir.) [Fâtır Suresi: 10]
Medâinî kitabında zikretmiş ve şöyle söylemiştir: Yemenli bir adam, kardeşi Muhammed bin Yusuf'tan şikayetçi olmak üzere Haccac'a geldiğinde, ona minberde rastladı. Ayağa kalkarak kardeşi Muhammed'i şikayet etti. Bunun üzerine Haccâc o adamın hapsedilmesini emretti. Minberden indiğinde; büyük bir öfkeyle onu çağırdı ve ona dedi ki: Ne cüretle kardeşimden şikayetçi oluyorsun?! Adam ona şöyle dedi ki: Benim Allah'ın katındaki izzetim, kardeşinin senin katındaki izzetinden daha üstündür. Bunun üzerine Haccâc: Onu bırakın gitsin dedi.
Bana zillet dolu hayat bardağıyla su verme... Bilâkis izzet dolu acı kavun bardağıyla sula beni...
Müslümanın kalbinde bu isim ne kadar büyük ve yüce olursa, hayatında onu gerçekleştirmek için ne kadar çok çalışırsa; izzete ulaşması da o kadar azim olur. (İzzet, ancak Allah’ın, Peygamberinin ve Müminlerindir) [Münâfikûn Suresi: 8]
En izzetli insanlar: Peygamberler, sonra da onların ardından gelen Müminlerdir.
Bundan dolayı dünyada ve ahirette Allah'ın izzetli kıldığından başka izzetli yoktur. {De ki: Bütün varlığın sahibi Allah'ım! Sen mülkü dilediğine verirsin ve dilediğinden geri alırsın. Dilediğini izzetli kılar, dilediğini de alçaltırsın. Hayır yalnız senin elindedir. Gerçekten sen her şeye kadirsin.} [Âl-i İmrân Suresi: 26]
Kim Allah -Azze ve Celle-'den gayrısı ile izzetli olmayı isterse, gelip geçici bir hükümdardan ve yok olacak bir güçten izzet aramış olur.
Kim, Allah'ın yüzüne karşı durup O'nunla mücadele eder ve O'na galip gelebilir ki?! Firavun'un kavmi, Firavun'un yanında izzet aradı: (Bunun üzerine iplerini ve değneklerini attılar ve Firavun'un izzeti hakkı için, elbette bizler galip geleceğiz, dediler) [Şuarâ Suresi: 44] Peki, sonuç ne oldu? (Mûsâ değneğini attığı zaman, onların uydurdukları şeyleri yutmaya başladı.) [Şuarâ Suresi: 45].
İnsanlardan pek çok kimse, izzeti/şerefi kâfirlerin ve din düşmanlarının yanında arar. Bu kimseler, Allah -Azze ve Celle-'yi hakkıyla takdir edemediler ve O'nu hakkıyla tanıyamadılar! Aksi takdirde o dost edindikleri kimseler kendileri için önemsiz olacaklardır. (O dost edinilenler) Ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar ve takipçileri ne kadar çok olursa olsun, onlar Allah -Azze ve Celle-'nin izzetinin, kuvvetinin, mutlak kudretinin ve mutlak boyun eğdirmesinin yanında hiçbir şey değildirler.
Allah -Azze ve Celle- aradıkları izzeti (güç ve şerefi) ve memnuniyeti O'ndan gayrısı yanında bulamayacaklarını onlara haber vermiştir. Bilâkis durumları münafıkların durumlarına benzeyerek, dış görünüşleri iç dünyalarının tersine olmuştur. (Münafıklara, kendileri için acı bir azap olduğunu müjdele! (138) (Müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinenler, onların yanında izzet (güç ve şeref) mi arıyorlar? Bilsinler ki bütün izzet yalnızca Allah'a aittir.) (139) [Nisâ Suresi: 138-139]
Onların arasında kendisi ve aşireti ile izzet arayanlar da vardır. «İmam Ahmed'in Müsnedi'nde» şöyle gelmiştir: Übeyy ibn Ka'b -radıyallahu anhu-'dan rivayet edildiğine göre o, şöyle demiştir: Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- zamanında iki adam karşılıklı soylarını saymaya başladılar biri: "Ben filan oğlu filanın oğlu filanım" dedi ve diğerine: "Annesiz kalasıca! Sen kimsin ki?" diye sordu.
Bunun üzerine Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu: «Mûsâ -aleyhisselâm- zamanında iki adam karşılıklı soylarını saymaya başladılar. Biri: ''Ben filanın oğlu filanım'' diyerek atalarından dokuz kişiyi saydı ve diğerine: ''Annesiz kalasıca! Sen kimsin ki?'' dedi. Bunun üzerine diğeri: ''Ben Müslümanlardan filanın oğlu filanım!'' karşılığını verdi».
Devam ederek dedi ki: «Bunun üzerine Allah, Mûsâ -aleyhisselam-'a şöyle vahyetti: ''Kendini dokuz atasına nisbet eden kişi, sen cehennem ateşinde onların onuncusu olacaksın.
Kendini sadece anne-babasına nispet eden! Sana gelince, sen de kendini nispet ettiğin kişilerin üçüncüsü olarak cennette olacaksın». [Sahih bir hadis].
Denilir ki: Kim makamıyla övünüyorsa Firavun'a baksın, kim malıyla övünüyorsa Kârun'a baksın, kim de zürriyetiyle övünüyorsa Ebû Leheb'e baksın. Ama izzet takvadadır/dindarlıktadır.
Şu sözü söyleyen ne doğru söylemiştir: "Biz, Allah'ın İslâm'la şereflendirdiği bir kavimiz. İzzeti ne zaman başka yerde arasak, Allah bizi tekrar zelil eder."
Bu dönemde İslam ümmetinin zillete düşmesinin en büyük sebebi; hakkıyla Allah -Azze ve Celle-'den izzet istememeleridir.
İnkâr edenler, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'i tehdit etmeye, ona çirkin sözler söylemeye ve güçlerini göstermeye başlayınca, Allah Teâlâ, Resulü -sallallahu aleyhi ve sellem-'i teselli eden ve tüm insanların acizliğini bildiren bir ayet indirdi: (Ey Muhammed!) Onların sözleri seni üzmesin. Çünkü bütün izzet (ve üstünlük) Allah'ındır. O, her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla bilendir.) [Yûnus Suresi: 65]
Müminin imanı ne kadar artarsa, kalbindeki izzet de o kadar artar. Böylece kesin inancı, zafer ve galibiyetle artar. Allah -Subhânehû ve Teâlâ- şöyle buyurmuştur: (Allah, bunu size sırf bir müjde olsun ve kalpleriniz bu sayede rahatlasın diye yaptı. Zafer, yalnızca Azîz ve Hakîm olan Allah katındandır.) [Âl-i İmrân Suresi: 126] Allah -Subhânehû ve Teâlâ- başka bir ayette de şöyle buyurmuştur: (Şüphesiz ki Allah, kendi dinine yardım edene mutlaka yardım eder. Şüphesiz ki Allah, çok kuvvetlidir, izzet sahibidir.) [Hac Suresi: 40]
İmana sahip olan izzete, izzete sahip olan ise Allah -Azze ve Celle-'nin sevgisine kavuşmuştur. Allah -Subhânehû ve Teâlâ- şöyle buyurmuştur:
(Allah onların yerine öyle bir topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler. Onlar Müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı izzetli ve güçlüdürler)
[Mâide Suresi: 54]
İbn Kesîr şöyle demiştir: “Kim dünyada ve ahirette izzetli olmayı istiyorsa, Allah -Subhânehû ve Teâlâ-'ya itaat etmeye devam etsin. Böylece amacına ulaşacaktır. Çünkü Allah -Subhânehû ve Teâlâ- dünya ve ahiretin sahibidir ve bütün izzet O'na aittir. Allah -Subhânehû ve Teâlâ-'nın buyurduğu gibi: (Bütün izzet yalnızca Allah'a aittir.) [Nisâ Suresi: 139]
İbrahim el-Havvâs -Allah ona rahmet etsin- şöyle demiştir: Müminin Allah'ın emrine saygısı ölçüsünde Allah, ona kendi izzetinden giydirir ve Müminlerin kalplerine izzet yerleştirir. Allah -Subhânehû ve Teâlâ-'nın sözü şöyledir: (İzzet, ancak Allah’ın, Peygamberinin ve Müminlerindir. Fakat münafıklar (bunu) bilmezler) [Münâfikûn Suresi: 8]
İzzet ancak sebeplerine sarılarak gerçekleşir:
Öncelikle iman ederek gerçeklerşir. Allah -Azze ve Celle- şöyle buyurmuştur:
(İzzet, ancak Allah’ın, Peygamberinin ve iman edenlerindir. Fakat münafıklar (bunu) bilmezler)
[Münâfikûn Suresi: 8]
Sonra Müminlere karşı mütevazi olmayla gerçekleşir. Allah -Azze ve Celle- şöyle buyurmuştur: (Onlar Müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı izzetli ve güçlüdürler) [Mâide Suresi: 54]
Sonra da Affedici olmayla gerçekleşir. Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur: «Allah Teâlâ, affeden kulunun muhakkak izzetini artırır» [Müslim rivayet etmiştir]
Sonra da dua ederken Allah'a bu ismiyle dua ederek gerçekleşir. Bu, İbrahim -aleyhisselam-'ın dualarından biriydi: (Rabbimiz! Bizi, inkâr edenler için bir sınama konusu yapma. Bizi bağışla ey Rabbimiz! Şüphesiz Sen, izzet ve hikmet sahibisin.) [Mümtehine Suresi: 5]، Arşı taşıyan melekler de Müminler için bu isimle dua ettiler: (Rabbimiz! Onları da, onların atalarından, zevcelerinden, nesillerinden iyi olanları da kendilerine vadettiğin Adn cennetlerine koy. Şüphesiz Aziz ve Hakîm olan sensin!) [Gâfir/Mü'min Suresi: 8]
Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- gece uykusundan korkuyla uyandığında şöyle derdi: «Bir ve Kahhâr olan, göklerin, yerin ve her ikisinin arasında bulunanların Rabbi, Azîz ve Gaffâr olan Allah’tan başka hak ilah yoktur» [Sahih bir hadistir. İbn Hıbbân rivayet etmiştir]
Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- kendisine acıdan yakınarak gelen bir adama, Allah'ın İzzeti ile ibadet etmesi (dua etmesi) gerektiğini öğretiyor. Sevgili Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- ona şöyle demiştir: «Elini, vücudunda ağrıyan yerin üzerine koy ve yedi kere şöyle dua et: "Bismillah", "Bedenimde çekmekte olduğum ve çekindiğim şu hastalığın şerrinden Allah'ın izzet ve kudretine sığınıyorum» [Müslim rivayet etmiştir].
Allah Teâlâ'nın, el-Azîz ismi şu isimleriyle ilişkilidir; (el-Kaviy, el-Hakîm, el-Alîm, el-Hamîd, el-Gafûr, el-Vehhâb ve el-Muktedir) :
Allah'a yemin olsun ki! Bu, bize olan rahmetinin kemalinden ve üzerimizdeki hayır ve ihsanın bolluğundandır.
Bu, Rabbimizin isimlerinin ve O'nun üstün sıfatlarının kemaline ve birbirlerini kapsadıklarına bir delildir. Allah Teâlâ'nın izzetinin, kudretinin, zaptedilmezliğinin ve kuvvetli bir şekilde tutup cezalandırmasının kâmil olmasının yanında O, hikmetinde ve ilminde de kâmildir. Kullarına merhametlidir, onlara karşı çok şefkatlidir. Yaptıklarında övülmeye en layık olandır, sözlerinde, fiillerinde ve hükümlerinde en çok övülmeyi hak edendir.
O'nun izzeti; hikmet, rahmet ve adalettir. (İzzet ve hikmet sahibi olan O'ndan başka hak ilah yoktur.) [Âl-i İmrân Suresi: 6 ]
O'nun izzeti, kemal ve yücelik izzeti olduğu için; Allah Teâlâ, her zaman övülmeye layıktır. Allah -Subhânehû ve Teâlâ- şöyle buyurmuştur: (İzzet sahibi, her daim övülmeye layık olan (Allah)) [İbrahim Suresi: 1]
Bütün perçemleri tutan ey herşeyin sahibi!... Hüsrana uğratmayan ey cömert! Sana sığınırım...
Gerçekleşir her şeyde O'nun hükmü... Himayene başvurmuş bir kul izzetine sığınıyor...
(Senin izzet sahibi Rabbin, onların isnat etmekte oldukları vasıflardan çok yücedir, münezzehtir) (180) Gönderilen bütün peygamberlere selam olsun! (181) Hamt, alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur (182) [Saffât Suresi 180-182]
Ey Azîz olan Allah'ım! Bizi itaatinle izzetlendir ve sana karşı isyan ettirerek bizi rezil etme.