61-62
Buhârî «Sahih'inde» rivayet ettiğine göre: Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur: «Bir adam, bir köpeğin susuzluktan toprağı yaladığını gördü. Adam çarığını aldı ve susuzluğunu giderinceye kadar çarığını suya daldırarak ona verdi. Bunun üzerine Allah, kabul ederek onu Cennet'e soktu.»
Allah - Subhânehû ve Teâlâ - kendi nefsini överek şöyle buyurmuştur: (Allah; şükrün karşılığını verendir, hakkıyla bilendir) [Nisâ Suresi: 147] Allah -Subhânehû ve Teâlâ- şöyle buyurmuştur: (Kullarına, sabırla ve yumuşaklıla muamele ederek cezalandırmada acele etmeyendir.) [Tegâbun Suresi: 17]
Rabbimiz -Subhânehû ve Teâlâ- az bir itaati kabul eder, bunun sevabını çokça verir. Hatta bu amelin karşılığını sayısız ve hesapsız olarak kat kat verir. (Kim bir iyilik yaparsa, ona on katı vardır. Kim de bir kötülük yaparsa, o da sadece o kötülüğün misliyle cezalandırılır ve onlara zulmedilmez) [En'âm Suresi: 160]
Rabbimiz -Subhânehû ve Teâlâ- kullarının kendisine yaptıkları şükürleri kabul eder. Onlara hayırlardan ve iyiliklerden fazlasıyla verir. O, kullarına hayrı vermiş ve sevabı onlara bahşetmiştir. (Size ulaşan her nimet Allah’tandır) [Nahl Sûresi: 53].
Rabbimiz -Subhânehû ve Teâlâ- Mele-i A'lada (şeref ve itibar sahibi toplulukta) melekleri arasında kullarına senâ eder, onları anar. Kulları arasında onların sevgisini ve övgüsünü indirir, onların yaptıklarına övgüde bulunup kabul eder. (Ey kendilerini Nûh ile birlikte (gemide) taşıdığımız kimselerin çocukları! Gerçek şu ki, o çok şükreden bir kuldu.) [İsrâ Suresi: 3]
Rabbimiz - Subhânehû ve Teâlâ - pek çok kusuru affeder, az olsa dahi salih ameli kabul eder ve o az amelin mükâfatını verir. (Şüphesiz Rabbimiz çok bağışlayandır, şükrün karşılığını verendir) [Fâtır Suresi: 34]
Rabbimiz -Subhânehû ve Teâlâ- çok nimetler verir, az şükre razı olur.
«Sahih'i Müslim'de» Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'den gelen bir rivayette o şöyle buyurmuştur: «Şüphe yok ki Allah, kulunun bir şey yedikten sonra hamd etmesinden ve bir şey içtikten sonra hamd etmesinden razı olur.»
«Sünen'i Ebî Dâvûd'da» gelen bir hadiste Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur: «Kim sabaha erdiği zaman; Allah'ım! Benimle veya mahlukatından herhangi biriyle hangi nimet sabaha ermişse bu sendendir. Sen birsin, ortağın yoktur, hamtler sanadır, şükür sanadır" derse, o günkü şükür borcunu ödemiştir. Kim de aynı şeyleri akşama erince söylerse o da o geceki şükür borcunu eda eder.» [Hasen Hadis].
Allah -Subhânehû ve Teâlâ-'nın kulun işlediği amelin karşılığını vermesinin kemalinden biri de kuluna bahşetmesi, karşılığını vereceği şeyi yapmaya kulunu muvaffak kılmasıdır. O verdi ve sena etti, sebep de sebep olunan da O'ndandır. (Onlara şöyle denir:) Bu, sizin için bir mükâfattır. Sizin gayretiniz karşılığını bulmuştur) [İnsan Suresi: 22]
Bize çalışmayı çabalamayı bahşeden, sonra bizim ona ulaşmamızı kolaylaştıran ve sonra yaptığımız amelleri kabul eden Allah'ın şanı yücedir! Bu, lütuf ve ihsanın son noktası değil midir? Hamt ve şükür O'nadır.
O Şekûr'dur (kullarına amellerinin karşılığnı verir) onların çabalarını boşa çıkarmaz, lakin hesapsız bir şekilde ona kat kat verir
Allah'ın peygamberi Süleyman -aleyhisselam- öfkeyle atı kesince -bu onu zikrinden uzaklaştırdı ve bu olayın onu bir daha meşgul etmesini istemedi-; onun yerini rüzgârla değiştirdi.
Sıddîk olan Yûsuf -aleyhisselam- zindanın zorluğuna katlanınca onu yeryüzünde hükümran kılarak bu sıkıntının karşılığını vermiştir; Ve böylece Yusuf'a orada dilediği gibi hareket etmek üzere ülke içinde yetki verdik. Biz dilediğimiz kimseye rahmetimizi eriştiririz. Ve güzel davrananların mükâfatını zayi etmeyiz) [Yûsuf Suresi: 56]
Ve peygamberleri -aleyhimusselam - şereflerini O'nun yolunda düşmanlarına karşı harcadıkları zaman; bu yüzden düşmanları onlar hakkında kötü konuşup onlara sövdüler. Allah bunu onlar için kendi rahmeti ve meleklerin duasıyla değiştirdi. Ve onlara göklerinde ve mahlukatının arasında en güzel övgüyü nasip etti ve onları özel kıldı. (Şüphesiz biz onları, ahiret yurdunu düşünme özelliği ile (temizleyip) ihlaslı kimseler kıldık.) [Sad Suresi: 46]
Sahabe -radıyallahu anhum- yurtlarından çıktılar; Allah'ın rızasını kazanmak için yurtlarından çıktılar. Buna karşılık Allah onlara dünyayı mülk olarak verdi ve onlara dünyayı açtı.
Şekûr olan Allah -Subhânehû ve Teâlâ- kulunu, zerre ağırlığınca hayrın karşılığında ateşten çıkaracaktır. Ve kulunun bu miktar hayrını zayi etmeyecektir. Müttefekun aleyh olan bir hadis-i şerifte geldiğine göre; Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur: «Bir adam yolda yürürken, dikenli bir dal buldu ve onu yoldan kaldırdı. Bu sebeple Allah da ondan memnun oldu ve onu bağışladı.»
İinsanların yolundan manevi engelleri kaldıranın durumu nasıl olur? İnsanların işlerini kolaylaştıran, sıkıntılarını gideren, üzüntülerini bertaraf eden kimsenin durumu nasıl olur? Ve insanların ihtiyaçlarını karşılamalarına yardım eden ve onların gönüllerine mutluluğun girmesine yardımcı olanın durumu nasıl olur? Bütün bunlar Allah -Subhânehû ve Teâlâ- tarafındandır. Dünyada ve ahirette seni muvaffak kılmıştır.
Allah -Subhânehû ve Teâlâ- gerçek anlamda Şekûr olunca; yarattıklarından en nefret duyduğu kimse şükretmeyen ve şükrün zıddı olan nankörlük özelliğine sahip olan birisidir. Buna karşılık olarak da; yarattıklarından kendisine en sevimli gelen şükür sıfatına sahip olan kimsedir
İmam İbn Kayyim -rahimehullah- şöyle demiştir: ''Çünkü nimetler, Allah tarafından bir sınama ve bir imtihandır; bununla şükredenin şükrü, nankörlük edenin küfrü ortaya çıkar.''
Birincisi: Dil ile olur, o da nimet verene sena etmekle olur.
Diğeri: Tüm uzuvlarla şükrederek ve onları Allah -Azze ve Celle-'ye itaat yolunda kullanarak olur.
O, bütün peygamberlerin ve salihlerin gittikleri yoldur.
Buhari'nin rivayet ettiği bir hadiste; Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- geceleri ayakları şişene kadar namaz kılardı, bunun üzerine Âişe -radıyallahu anha- şöyle derdi: Niçin böyle yapıyorsun (neden bu kadar meşakkate katlanıyorsun) oysa Allah senin geçmiş ve gelecek hatalarını bağışlamıştır? O da şöyle diyordu: «Allah'a şükreden bir kul olmayayım mı?»
Allah -Azze ve Celle- Dâvûd -aleyhisselâm-'ın ailesini şükürlerine karşı övmüştür: (Ey Davûd ailesi! Şükredin!) [Sebe Suresi: 13]
Allah -Celle ve Alâ- 'nın kullarından pek azı şükreden kimseler olduğu için; kim şükretme ibadetini hakkıyla yerine getirirse Allah şükretme ve kabul etme hususunda kendisinden yardım istemeyi kuluna gerekli kılar.
Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- her namazın ardından Muâz -radıyallahu anh- 'a şöyle söylemesini nasihat ediyor: «Allah’ım! Seni zikretmem, sana şükretmem ve sana güzelce ibadet etmem için bana yardım eyle!» [Sahih Hadis. Ebû Dâvûd rivayet etmiştir]،
Peygamber efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- başka bir hadiste şöyle buyurmuştur: «Ey Rabbim! Beni sana çok şükreden, seni çok zikreden kıl!» [Sahih Hadis. Ebû Dâvûd rivayet etmiştir]،
O halde, -eğer şükredersen - Âlemlerin Rabbinin sana verdiği bu garantiyi düşün. Allah -Azze ve Celle- şöyle buyurmuştur: (Eğer siz iman eder ve şükrederseniz, Allah size neden azap etsin! Allah, şükredenlerin mükâfatını fazlasıyla veren, her şeyi hakkıyle bilendir.) [Nisâ Suresi: 147]
Şükretmenin senin için faydası vardır. Allah -Azze ve Celle- şöyle buyurmuştur: (Kim şükrederse, ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse, bilsin ki Allah her bakımdan sınırsız zengindir, övülmeye layıktır) [Lokmân Suresi: 12] Kim bolluk ve artış isterse o kimsenin üzerine düşen şükretmektir (Hani Rabbiniz şöyle duyurmuştu: “Andolsun, eğer şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım.) [İbrahim Suresi: 7] Allah ne kadar merhametlidir!
Nimetler ve yetenekler bakımından kendini başkalarıyla kıyaslamaktan sakın; bu seni üzüntüye ve sıkıntıya götürür. Allah - Subhânehû ve Teâlâ -'nın şu sözüyle amel et: (Öyleyse sana verdiğimi al ve şükredenlerden ol!) [A'râf Suresi: 144]
Kim Yüce Allah'a şükrederse; Allah'ın kendisine aracı kılarak nimet verdiği kimselere de teşekkür etsin. Ve onlardan ilki olan ana-babaya teşekkür etsin: (Bana ve anne-babana şükret. Dönüş banadır) [Lokman Suresi: 14]
«İmam Ahmed'in Müsnedi'nde» şöyle gelmiştir: «Kim insanlara teşekkür etmezse, Allah'a da şükretmez» [Sahih Hadis].
Yüceler yücesinin şükrünü eda etmede âdemoğlu yetersiz kalır
Çünkü O'nun cömert eli kısıtlı ve yetersiz değildir
Nimetlerine şükreden kimse şükretmek için tekrardan O'nun şükrüne ihtiyaç duyar
Keza şükretmenin şükrü de tekrardan bir şükre ihtiyaç duyar
Her şükürde nimet üzerine bir nimet vardır
Nimetten uzak kalmadan şükür küçük kalır
Kim arzu ederse nimetin şükrünü yerine getirmesi gerekir
Şükürle beraber daha büyük olana katlanır
Ey Allah'ım! Ey âlemlerin Rabbi! Bizi sana şükredenlerden kıl!