Applicable Translations English پښتو فارسی Français Indonesia Русский 中文 عربي

59

El-Mecîd (şerefli, cömert olan Allah ) -Celle Celâluhû-

Rabbin övgüyü sever...

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'den sahih olarak gelen bir hadiste o şöyle buyurmuştur: «Medih/övgü, Allah'a sevimli olduğundan fazla başka hiçbir kimseye daha sevimli değildir. Bundan dolayıdır ki, Allah Cennet'i vadetmiştir» [Müslim rivayet etmiştir] Başka bir rivayette: «Allah'tan daha çok övülmeyi seven de yoktur. Bu yüzden O, kendisini övmüştür.» [Buhârî rivayet etmiştir]

Buhârî'nin «el-Edebi'l Müfred» isimli kitabında El-Esved bin Seri şöyle demiştir: Ben şairdim, Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'e geldim ve ona şöyle dedim: Rabbimi övdüğüm şiirlerimi sana da okuyayım mı?

Şöyle buyurdu: «Rabbin, övülmeyi sever» bana bundan başka bir şey söylemedi. [Hasen Hadis].

Ve Sana övgüde bulunanlar seni hakkıyla övmeye erişemediler ve eğer seni övmede abartsalar dahi, sende olan daha büyüktür.

Övgüde bulunmamızın getirisi Allah'a dönmez, kusurlarımızın etkisi de Allah'a dönmez. Allah -Tebâreke ve Teâlâ- insanların O'na hamdetmeleri, O'nu yüceltmeleri ve O'nun verdiklerine karşı şükretmeleri ile değil, kendi varlığıyla zengindir, sıfatları sebebiyle kulları tarafından övülendir.

Ancak Allah -Subhânehû ve Teâlâ-'nın bize cömertliğiyle beraber nefsin arınması, dosdoğru olması ve Rabbine güvenip dayanması için hayatımızın güzelliğini O'na şükretmeye ve hamdetmeye bağlı kılmıştır.

Sevgili okuyucu; senin önüne koyduğum bu kelimeler, bu kitap Allah -Celle ve Alâ-'nın övülmesi ki bize lutfederek verdiği, bahşettiği bir güzellik olup, O'ndan yaptığımız salih amellerin hepsini bizden kabul etmesini, O'nunla buluşacağımız gün bu amelimizi bizim için saklayıp ecir olarak biriktirilen bir şey kılmasını dilerim.

Rabbimiz! Hamt, lütuf ve mülk senindir. Senden daha izzetli ve şanı yüce olan bir varlık yoktur

Allah -Tebâreke ve Teâlâ- şöyle buyurmuştur: (Şüphesiz O, övülmeye layıktır, şanı yücedir.) [Hûd Suresi: 73]

El-Mecîd: Mecd kökünden olup; tam, mükemmel bir izzet, genişlik ve bolluk demektir.

Rabbimiz -Azze ve Celle- cömertliği geniş olandır, izzet sahibidir. O -Tebâreke ve Teâlâ-'nın izzetinden daha yüksek ve daha eksiksiz hangi izzet vardır?

O: İzzet, ululuk, azamet ve büyüklük gibi sıfatlarla vasfedilir. O, her şeyden daha büyüktür, her şeyden daha azametlidir, her şeyden daha ulu ve daha yücedir.

Rabbimiz Allah -Tebâreke ve Teâlâ-'nın sıfatlarının her birinin şanı yücedir. O, ilminde her şeyi tam olarak bilendir. Merhametlidir, merhameti her şeyi kuşatandır. Kadir'dir, her şeye gücü yeten, hiçbir şeyin kendisini aciz bırakamayacağı bir varlıktır. Halim'dir, şefkatli olup müsamahakâr olmasında tam bir kemale ermiştir, hikmetli olmasında tam bir hikmet sahibidir.

O'nun bütün isimleri ve sıfatları mükemmeldir. Biz O'na kendisini övdüğü gibi övgüde bulunup, bu övgünün hesabını tutamayız.

Övgü Sanadır...

Allah -Subhânehû ve Teâlâ- her yönüyle tam azametli ve yüce olması hasebiyle kendisinin ululuk ve izzet sahibi olduğunu bildirmiştir. Kudsi bir hadiste sahih olarak gelen bir rivayette: «Ben Cebbâr'ım (güçlüyüm), Mütekebbir'im (büyük ve uluyum), ben Melik'im, ben aşkın olanım; kendi yüceliğini anlatıyor» [Sahîh Hadis Ahmed «Müsned» de rivayet etmiştir].

Rabbimiz yüceliği ve izzeti ile hamd edilmeye layık olandır: (Şüphesiz O, övülmeye layıktır, şanı yücedir.) [Hûd Suresi: 73]

Allah -Tebâreke ve Teâlâ- ihsan ettiği bol hayırlarla yalnız kendisine -Tebâreke ve Teâlâ-'ya kulluk eden ve O'nu tesbih eden veli kullarını rızıklandırmasıyla, kullarına pek çok lütufta bulunur.

Kudsi bir hadiste şöyle gelmiştir: «Şöyle buyurdu: (Din gününün sahibi) [Fâtiha Suresi: 4] Allah şöyle buyurur: Kulum Beni övdü» [Müslim rivayet etmiştir]. Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'den sahih olarak gelen bir rivayette o rükû ettikten sonra başını kaldırınca şöyle derdi: «Gökler dolusu, yerle gökler arasındaki mesafe dolusunca ve bundan sonra dilediğin şeyler dolusunca (hamd yalnızca sanadır) sen çok övülen ve şeref sahibisin.» [Müslim rivayet etmiştir].

O'nunla beraber ol!

Rasûller ve peygamberler izzetlerini Allah -Subhânehû ve Teâlâ-'nın izzet ve yüceliğinden alırlar. Bunun üzerine sahabeler -radıyallâhu anhum- Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'e sordular: Biz sana nasıl selam vereceğimizi öğrendik. Sana nasıl dua ederiz? (Allah'ın peygamberimizi seçkin meleklerin oluşturduğu yüce toplulukta övmesi için)

Bunun üzerine Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu: «Allah’ım! İbrahim -aleyhisselam-a ve izinden gidenlere rahmet ettiğin gibi Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'e ve izinden gidenlere da rahmet et. Şüphesiz en çok övülen ve şanı yüce olan sensin.» [Buhârî ve Müslim buna benzer rivayet etmişlerdir]

Kurtuluş Vadisi:

Kur'an: Allah -Subhânehû ve Teâlâ-'nın kelamıdır. O: ((Kitap), şerefli-üstün olan bir Kur'an'dır) [Burûc Suresi: 21] yüce, değerli, ulu, hayrı, üstünlüğü ve cömertliği bol olandır.

Allah -Azze ve Celle- kendisini yüce Kur'an'ında övmüştür ve onun ayetlerinin en büyüğü; Allah'ı övmeyi ihtiva eden ve O'nun sıfatlarını zikreden; Bakara Suresi'ndeki Ayet'el-Kürsî'dir. Allah -Azze ve Celle-'nin kitabındaki en yüce ayet Ayet'el-Kürsi ve en faziletli sure de İhlas Suresi'dir. Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'den sahih olarak nakledilen bir hadiste o şöyle buyurmuştur: «Muhakkak ki bu sure Kur'an'ın üçte birine denktir» [Müslim rivayet etmiştir].

Kulun Rabbini en güzel şekilde tazim ettiği ve övdüğü en büyük şeylerden biri de: Gece ve gündüz O'nun kitabını ilimle, huşu ile ve anlayışla okuması, ona sımsıkı sarılması, onu tefekkür etmesi ve onunla amel etmesidir.

Ve kim Kur'an ehlinden ise, Allah'ın dostlarındandır ki; onlar Kur'an ehli ve onunla hemhal olan kimseler. Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'den sahih olarak nakledilen bir hadiste o şöyle buyurmuştur: «Allah bu Kur’an’la bazı kavimleri yükseltir, bazılarını da alçaltır.» [Müslim rivayet etmiştir].

Ömer bin el-Hattâb -radıyallahu anh- Nâfi' bin el-Hâris ile Asfân'da karşılaştı. Ömer onu Mekke'de vali olarak görevlendiriyordu. Dedi ki: Vadi halkına kimi görevlendirdin? İbn Ebzâ dedi. (Ömer) -radıyallahu anh- İbn Ebzî kimdir? dedi. (Nâfi') Dedi ki: Azatlı kölelerimizden bir köledir. (Ömer -radıyallahu anh-) dedi ki onlara bir köleyi mi idareci olarak görevlendirdin? O da şöyle dedi: O, Allah -Azze ve Celle-'nin kitabını okuyan ve miras ilmini bilen biridir.

Ömer şöyle demiştir: Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu: «Allah bu Kur’an’la bazı kavimleri yükseltir, bazılarını da alçaltır.» [Müslim rivayet etmiştir].

İzzet onu alıp onunla amel edene, zillet ise ondan yüz çevirenedir.

Allah -Tebâreke ve Teâlâ-'nın övüldüğü şeylerden biri de: Hamdederek, tekbir getirerek, tesbih ederek ve tehlil (Lâ ilâhe illallah) diyerek -O'na güzel bir şekilde hamdu sena etmektir-. Kim buna devam ederse dünya ve ahiret hayrını kazanır.

«Sahîhayn»'de Ebû Hureyre -radıyallahu anh-'dan rivayet edildiğine göre o şöyle demiştir: Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur: «Allah Teâlâ’nın yollarda dolaşıp zikredenleri arayıp tespit eden melekleri vardır. Bunlar Allah -Azze ve Celle-'yi zikreden bir topluluğa rastladıkları zaman birbirlerine: “Gelin! Aradıklarınız burada!” diye seslenirler ve o zikredenleri dünya semasına varıncaya kadar kanatlarıyla çevirip kuşatırlar.

Bunun üzerine Allah Teâlâ, meleklerden daha iyi bildiği halde yine de onlara: “Kullarım ne diyor?” diye sorar. Melekler: Subhanallah diyerek seni ulûhiyetine yakışmayan sıfatlardan tenzih ediyorlar, Allâhu Ekber diye tekbir getiriyorlar, sana hamdediyorlar ve senin yüceliğini dile getiriyorlar, derler.

Konuşma şöyle devam eder: “Peki onlar beni gördüler mi ki?” Hayır! Vallahi seni görmediler.

Allah Teâlâ şöyle buyurur: Beni görselerdi ne yaparlardı? Melekler şöyle dediler: Şayet seni görselerdi sana daha çok ibadet ederler. Senin şanını daha fazla yüceltirler, sana daha fazla hamdederler, ulûhiyetine yakışmayan sıfatlardan seni daha çok tenzih ederlerdi.

(Konuşma şöyle devam eder): Allah, meleklerine: “Onlar benden ne istiyorlar? der. Melekler: "Cennet'ini istiyorlar." derler.»

Allah: "Onlar benim Cennet'imi gördüler mi?” der. Melekler: "Hayır, ya Rabbi! Vallahi onlar Cennet'i görmediler.

Allah: "Eğer Cennet'i görselerdi ne yaparlardı?" diye sorar. Onlar: ”Şayet onlar, Cennet'i görselerdi onu büyük bir arzuyla isterlerdi, onu elde etmek için büyük gayret sarf ederlerdi." derler.

Allah: "Bunlar neyden Allah’a sığınıyorlar? der. Onlar: ”Cehennem'den sığınıyorlar.

Allah; “Peki, onlar Cehennem'i gördüler mi?” der. Onlar: "Hayır, vallahi onlar Cehennem'i görmediler.“ derler.

Allah;"Ya görselerdi ne yaparlardı?” der. Onlar: "Şayet onlar Cehennem'i görselerdi ondan daha çok kaçarlar, ondan pek fazla korkarlardı" derler.

Bunun üzerine Allah Teâlâ meleklerine: “Sizi şahit tutarak söylüyorum ki, ben bu zikreden kullarımı bağışladım.” buyurur.

Meleklerden biri: "Onların arasında bulunan falan kimse esasen onlardan değildir. O buraya bir iş için gelip oturmuştu! deyince,

Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Orada oturanlar öyle iyi kimselerdir ki, onların arasında bulunan kötü olmaz.»

Onların arasında bulunan kötü olmaz ise, onların durumları nasıl olur?!

Arş (Taht)

Rabbimiz, üzerine istiva ettiği Arş'ını (Mecîd: Yüce ve şanlı) olarak nitelendirmiştir. Çünkü Allah -Azze ve Celle- , kendisi için en iyisini, en tam olanı ve en mükemmelini seçer. Bunun için doğru olan Mecîd, şanlı olmasıdır.

Hamd, lütuf ve mülk senindir, Rabbimiz

Ve Senden daha ihtişamlı bir şey yoktur. Sen en ihtişamlısın

Semâdaki Arş'ın Melik'idir ve hâkim olup, hükümran olandır

Bütün yüzler (insanlar) O'nun yüceliği karşısında boyun eğip secdeye kapanırlar

Her noksanlıktan münezzeh olan Allah öyle yücedir ki, yaratılmışlar onun kadrini bilemezler

O Arş'ının üzerinde tektir ve değişmeyendir

Allah'ım! Senden Mecît isminle; Bizi, anne babamızı ve tüm Müslümanları bağışlamanı istiyoruz.