Applicable Translations English پښتو فارسی Français Indonesia Русский 中文 عربي

24

El-Musavvir -Celle Celâluhû-

İbn Kayyim -Allah ona rahmet etsin- şöyle demiştir: Allah -Subhânehû ve Teâlâ-'nın kitabında kullarını düşünmeye çağırdığı şeye dikkat edersen; bu seni, Allah Teâlâ'yı bilmeye, O'nun birliğini, mükemmel sıfatlarını ve yüce niteliklerini öğrenmeye ulaştırır.

Varlığın kitabında yeryüzündeki tüm ufuklarda ne kadar da ibretler vardır...

Canlılarda, seslerde ve görüntülerde, Akıl sahibi, araştıran ve bakanlar için...

Allah Teâlâ'nın el-Musavvir ismini durup, düşünelim:

Allah -Subhânehû ve Teâlâ- şöyle buyurmuştur: (O Allah, El-Hâlik (Yaratan), El-Bârî (Yoktan var eden) , El-Musavvir’dir (Şekil verendir) [Haşr Suresi: 24]

Rabbimiz -Subhânehû ve Teâlâ- yarattıklarını dilediği gibi şekillendirir. Var olan her şeyi, O şekillendirmiştir. Onları düzenlemiş ve her birine özel bir şekil, çeşitlilikleri ve çokluklarına rağmen birbirlerinden ayırt edilen, diğerlerinden farklı bir biçim vermiştir. Allah -Subhânehû ve Teâlâ- her bir sureti, istediği niteliklerde şekillendirmiş ve istediği nitelik üzerinde dilediğini geçerli kılmıştır: (Seni istediği bir şekilde bir araya getiren) [İnfitâr Suresi: 8]

Rabbimiz -Subhânehû ve Teâlâ- mahlukatını yaratmış ve onlara, kendi takdirine, ilmine ve rahmetine uygun şekil ve biçimler vermiştir. Bunlar, uzunluk ve kısalık, güzellik ve çirkinlik, erkeklik ve dişilik gibi farklı suretlerde ve farklı görünüşlerde gelmiş olsalar da, yaratılmışların maslahatına ve menfaatine uygundur. Onlardan her birinin kendisine has bir sureti vardır.

Allah -Subhânehû ve Teâlâ- şöyle buyurmuştur: (Andolsun, önce sizi yarattık. Sonra da size şekil verdik) [A'râf Suresi: 11] Yine Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: (Sizi şekillendirdi ve şekillerinizi de en güzel olarak yaptı. Dönüş yalnız O’nadır) [Tegâbun Suresi: 3]

Ey bizim gizlimizi de, açıkça işlediklerimizi de bilen...

Ey bir araya getiren ve şekil veren, yaratılmışların Rabbi...

Şehâdet ederim ki sen eşi benzeri olmayan, teksin, birsin...

Öyle bir şehâdet ki yalan, uydurma ve düzmece olmayan...

Yüzümü gizlide de, açıkta da yönlendirdim...

Sana hamd ederek, kelime-i tevhit ve tekbir getirerek...

Allah -Subhânehû ve Teâlâ- şöyle buyurmuştur: (O Allah, El-Hâlik (Yaratan), El-Bârî (Yoktan var eden) , El-Musavvir’dir (Şekil verendir) [Haşr Suresi: 24] Üç isim: (El-Hâlık, El-Bârî ve El-Musavvir), bir araya getirilirse her biri farklı bir anlam ifade eder. Burada ''Halk'' kelimesi; takdir etmek manasına, ''ber'u'' kelimesi; eşsiz emsalsiz yaratma manasına, ''tasvîr'' kelimesi; her şeye şeklini veren manasına gelir. Fakat bu isimlerin ayrı ayrı zikredilmeleri halinde anlamları bir olur.

Rabbimiz -Subhânehû ve Teâlâ-, istedi, sonra takdir etti, sonra da meydana getirdi. Yani: Yarattı ve yoktan var etti. Sonra da her bir mahlukata kendisine özel suret ve biçim verdi. (Allah, onların isnat ettidiklerinden yücedir, münezzehtir.) [Mü'minûn Suresi: 91]

Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- secde halindeyken şöyle dua ederdi: «Allah’ım! Sana secde ediyor, sana iman ediyor ve sana teslim oluyorum. Yüzüm, kendisini yaratana ve şekil verene, göz ve kulak verene secde etmektedir. En güzel yaratıcı olan Allah, ne yücedir.» [Müslim rivayet etmiştir].

En Mükemmel Deliller:

İnsanın yaratılışı, feraset sahipleri için bir delil, ibret alanlar için bir ders ve öğüt alanlar için bir öğüttür. (Kendi nefislerinizde de öyledir. Görmüyor musunuz?) [Zâriyât Suresi: 21]

İnsanın kendisinde ve yaratılışında; yaratıcısının ve onu yoktan var edenin en büyük kanıtı vardır.

İnsana en yakın şey, kendisidir. İnsanın kendisinde, Allah -Azze ve Celle-'nin büyüklüğünü gösteren harikalar vardır. İnsan, bunlardan bazıları üzerinde durup düşünmesinden ötürü ömürü tükenmez. Fakat insan bundan imtina eder. Oysa biraz dikkatle düşünse, küfründen ve inkârından kesinlikle geri durur. (Kahrolası insan! Ne kadar da inkârcıdır!) (17) (Allah, onu hangi şeyden yarattı?) (18) (Bir nutfeden (spermden) yarattı da sonra ona şekil verdi.) (19) (Sonra ona yolu kolaylaştırdı.) (20) (Sonra onun canını aldı ve mezara soktu.) (21) (Sonra dilediği bir vakitte onu yeniden diriltir.) (22) [Abese Suresi: 17-22]

Yeryüzünde yedi milyardan fazla insan yaşıyor. Onlardan her biri, çehreler, simalar, renkler ve bedenler bakımından diğerinden farklı bir görüntüye sahiptir. Oysa baba ve anne birdir: Âdem ve Havvâ. İşte bu, Allah -Tebâreke ve Teâlâ-'nın yaratmasıdır/işidir; (Bu, her şeyi sağlam ve yerli yerince yapan Allah'ın yaratmasıdır/işidir. Şüphesiz O, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.) [Neml Suresi: 88] Bu, şükrü gerektirmez mi?! Kul, annesinin karnında bir damla meni olmasından itibaren, Allah -Subhânehû ve Teâlâ-'nın nimetlerinden istifade eder. Sonra onun kulağını ve gözünü şekillendirdi ve ona bir ruh üfledi. Sonra onu yedirdi, içirdi, giydirdi, barındırdı ve ona yetti. Kendisinden her ne istediyse ona verdi; (Biz ona iki göz vermedik mi?) (8) (Biz ona bir dil, iki dudak vermedik mi?) (9) (Biz onu iki apaçık yolu (hayır ve şer yollarını) göstermedik mi?) (10) [Beled Suresi: 8-10]

En büyük şükürlerden biri, Allah -Azze ve Celle-'nin nimetlerini O'na itaat yolunda kullanmak, O'na karşı gelmekten ve O'nu öfkelendiren şeylerden uzak durmaktır.

Son olarak...

Akıllı insan, insanların görüntüleri veya şekilleriyle dalga geçmez. Çünkü onları Allah'ın yarattığını bilir. (Rahimlerde sizi dilediği gibi şekillendiren O'dur. O’ndan başka hak ilah yoktur. O, Azîz'dir, Hakîm'dir.) [Âl-i İmrân Suresi: 6]

Allah: El-Hâlık, el-Bârî ve el-Musavvir'dir. Hoş olmayan bir şekle sahip kimsenin, azarlanacak veye kınanacak hiçbir günahı yoktur. Güzel görünüşe sahip bir kimseninde, kendisine teşekkür edilecek ve övülecek hiçbir liyakat veya üstünlüğü yoktur.

Bir adam, bilge bir adama dedi ki: "Ey çirkin yüzlü!" Bunun üzerine o da dedi ki: "Benim yüzümü yaratmak bana bırakılmış değildir ki onu güzel yapayım. Kim bir yapıtı kınarsa, onu yapanı da kınamış olur." Hadiste: Allah'ın Rasûlü - sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu: «Allah -Azze ve Celle-'nin bütün yarattıkları güzeldir.» [el-Albânî'nin Silsiletu's- Sahîha adlı kitabında]

Eğer musibete uğramış bir insan görürsen; Allah'ın onu kurtarması için dua et. Şöyle denir: "Kardeşinle sakın alay etme. Çünkü Allah onu bundan kurtarır ve seni, onunla imtihan eder/sınar."

Abdullah b. Mes'ud -radıyallahu anhu- şöyle diyordu: "Bela/musibet söylenen söze bağlı olarak görevlendirilmiştir. Bir köpekle alay etsem, köpek olmaktan korkarım."

İbrahim en-Nehaî'den -Allah ona rahmet etsin- rivayet edildiğine göre, o şöyle demiştir: "Bazen ayıplanacak bir şey görüyorum da, onun aynısıyla sınanama korkusu beni, onun hakkında konuşmaktan alıkoyuyor."

Ey Allah'ım, ey Hâlık, ey Bârî, ey Musavvir! Senden bizi yarattıklarının en hayırlılarından kılmanı ve senin huzuruna çıktığımız günde bize merhamet etmeni istiyoruz.