Applicable Translations English پښتو فارسی Français Indonesia Русский 中文 عربي

11-12

El-Melik ve el-Melîk -Celle Celâluhu-

Buhârî, Abdullah ibn Mesûd -radıyallahu anhu-'dan şöyle dediğini rivayet etmiştir: Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in yanına Yahûdî hahamlarından bir haham geldi ve şöyle dedi: -Ey Muhammed! Bizler kitaplarımızda şu lafızları bulmaktayız: Allah gökleri bir parmağında, yer tabakalarını bir parmağında, bütün ağaçları bir parmağında, suları ve toprakları bir parmağında, diğer mahlûkları da bir parmağında tuta­r ve: Melik benim, der.

Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- Yahudi hahamının sözlerini doğrular mahiyette azı dişleri gözükene kadar güldü ve sonra şu ayeti okudu: (Allah'ı gerektiği gibi (hakkıyla tanıyıp) takdir edememişlerdir. Kıyamet günü, yeryüzü bütünüyle O'nun kabzasında, gökler de sağ eliyle dürülüp bükülmüştür. Allah, onların şirk koştukları şeylerden münezzehtir ve çok yücedir.) [Zümer Suresi: 67].

Neyi hak ettiğini ancak o bilir...!

Onun ilmini başkası kavrayamaz...!

Kadrini ancak o takdir edebilir...!

Onu daha iyi kimse övemez...!

Açıklama, belagat ve anlatım... Yetersiz kalır...!

Haya kalplerimizi doldurduğu bu saatte biz, meliklerin melikinin özelliklerini kuşların şakıması gibi söylemek istiyoruz! Bizler, O'nun azametinin ve saltanatının büyüklüğü karşısında burunlarımızı yere sürtmekten şeref duyarız. Dillerimiz ve kalemlerimiz, O'nu hamt ile tesbih etmekten şeref duyar. Eğer O'nu takdis edersek veya O'nu tesbih edersek veya O'nu översek; bu, O'nun bize bir lütfudur.

Ve sana övgüde bulunanlar seni hakkıyla övmeye erişemediler...

Ve eğer seni övmede sözü uzatsalar dahi, sende olan çok daha büyüktür...

El-Melik isminin gölgesinde:

(O, kendisinden başka hiçbir hak ilah bulunmayan Allah’tır. O, el-Melik'tir) [Haşr Suresi: 23].

Rabbimiz, hükümranlığında emri yerine getirilen ve bütün varlığın yegane sahibidir. O, kusursuz hükümdar ve kıyamet gününün sahibidir. O, bütün yaratılmışların sahibidir. Onun üzerinde hiçbir hükümdar yoktur ve var olan her şey O'nun emri altındadır. Her şeye hükmedendir. O'na mâni olacak ve O'na karşı direnecek hiçbir şey yoktur.

Kudreti ayrılmayan, fezanın dışına da içine de sahip olan güçlü bir hükümdardır O... O'nun saltanatı altında yaşayan her varlığı sınaması hoşgörüsünden olan hükümdardır O...

Hüküm verilecek ve O'ndan bağışlanma umulacaktır... Zaman O'nun mülkünün yeniliğini yıpratamaz... Güzel imtihanından dolayı isyan edilir ve ihanete uğrar... Oysa Allah'ı hiçbir otorite sınayamaz...

Gerçek mülk, sadece Allah -Azze ve Celle -'ye aittir. Kimse O'nun mülküne ortak değildir. Her kim bir şeye sahipse, Allah'ın o kimseyi mülk sahibi kılmasıyla olmuştur. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur: «Allah -Azze ve Celle-'den başka bir Mâlik/sahip yoktur», Başka bir rivayette de: (Allah'tan başka bir Melik/mülk sahibi yoktur) [İkisini de Müslim rivayet etmiştir]، {De ki: Mülkün gerçek sahibi olan Allah'ım! Sen mülkü dilediğine verirsin ve mülkü dilediğinden geri alırsın. Dilediğini yüceltir, dilediğini de alçaltırsın. Hayır yalnız senin elindedir. Gerçekten sen her şeye kadirsin.} [Âl-i İmrân Suresi: 26].

Rabbimiz -Azze ve Celle - göklerin ve yerin bütün hazinelerinin sahibidir. Hayır O'nun elindedir, dilediğini rızıklandırır.

Allah Teâlâ, ölümün, hayatın, yeniden dirilişin, fayda ve zararın sahibidir. Bütün işler O'na döner.

Hükümranlığında dilediği gibi tasarrufta bulunur. O, her an bir iş üzerindedir. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'den sahih olarak gelen bir rivayette şöyle dediği nakledilmiştir: «O'nun işleri arasında; bir günahı örtmesi, bir üzüntüyü gidermesi, bir kavmi yükseltmesi ve bir başka kavmi alçaltması da vardır.» [Sahih Hadistir. İbn Mâce rivayet etmiştir].

İşte bu, Allah -Subhânehû ve Teâlâ-'nın mülküdür, onu dilediğine verir: (Allah, mülkünü dilediğine verir.) [Bakara Suresi: 247].

«İmam Ahmed'in Müsned'inde» şöyle bir rivayet gelmiştir: Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur: «Zamana sövmeyin. Muhakkak ki Allah -Azze ve Celle- şöyle buyurmuştur: Zaman benim. Günler ve geceler bana aittir. Onları yeniler ve eskitirim. Kralların ardından başka krallar getiririm» [Sahih bir hadistir. İlk kısmı «Müslim'in Sahih”inde»].

Yemen’in taç sahibi kralları nerede?... Hepsinin başına dönüşü olmayan bir iş geldi...

Hani onların taçları ve çelenkleri nerede?... Öyle öldüler ki sanki onlar hiç var olmamışlardı...

Şeytan onları ayarttı...

Allah - Tebâreke ve Teâlâ - Firavun'a mülk verdiği zaman; mülkün gerçek sahibinin kendisi olduğunu zannetti. Kibirlendi, zorbaca davrandı ve insanlara zulmetti. Bu durum, kendisinin her şeyin sahibi ve ilahı olduğu iddiasında bulunmasına varana kadar devam etti. (Ey ileri gelenler! Sizin için benim dışımda bir ilah bilmiyorum.) [Kasas Suresi: 38]، Bunun üzerine Allah -Azze ve Celle- onu helâk etti ve kıyamete kadar yeryüzünün bütün hükümdarlarına onu bir ibret kıldı. Böylece sahip oldukları hükümdarlık onları hadlerini aşar duruma getirmesin ve kökenlerini, zayıflıklarını ve bir sonlarının olduğunu onlara unutturmasın.

Hükümdarların, bu dünya hayatında mülk şüpheleri olsa da, onlar, köylere, saraylara, meyve bahçelerine, altına ve gümüşe sahiptirler. Bu durumda iki seçenekleri vardır. Ya o mülk onlardan gidecek, ya da onlar o mülkten uzaklaşacaklar. Çünkü o, kendilerine verilen geçici bir mülk ve geri verilecek olan bir borçtur.

Allah -Azze ve Celle- onlara dönüşlerinin kendisine olacağından bahsetmiştir; (Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların mülkü Allah'ındır. Dönüş de ancak O'na olacaktır.) [Mâide Suresi: 18].

Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- "kralların kralı" ismiyle isimlendirmeyi yasaklamıştır. «Sahîh-i Buhârî ve Sahîh-i Müslim»'de şöyle rivayet edilmiştir: Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu: «Allah katında isimlerin en hakir olanı, bir adamın Melikü'l-Emlak (Krallar kralı, melikler meliki) ismiyle isimlendirilmesidir.»

Din (hesap) gününün Mâliki'dir.

Kıyamet günü Allah -Celle Celâluhu-, gökleri sağ eline, yeryüzünü de diğer eline alacaktır. Tıpkı Allah -Azze ve Celle-'nin ayetinde dediği gibi: (Allah'ı gerektiği gibi (hakkıyla tanıyıp) takdir edememişlerdir. Kıyamet günü, yeryüzü bütünüyle O'nun kabzasında, gökler de sağ eliyle dürülüp bükülmüştür. Allah, onların şirk koştukları şeylerden münezzeh ve çok yücedir.) [Zümer Suresi: 67].

«Sahîh-i Buhârî ve Sahîh-i Müslim»'de gelen, Ebû Hureyre -radıyallahu anhu-'dan rivayet edildiğine göre o şöyle demiştir: Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur: «Allah Teâlâ, kıyamet günü yeryüzünü elinde tutacak, sağ eli ile gökyüzünü dürecek, sonra da şöyle buyuracaktır: Ben Melik'im! Hani dünyanın kralları nerede?»

«Sahîh-i Müslim»'de Abdullah ibn Ömer -radıyallahu anhuma-'dan rivayet edilen bir hadiste o demiştir ki: Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur: «Allah -Azze ve Celle- kıyamet günü gökleri dürecek, sonra onları sağ eline alacaktır. Sonra da şöyle buyuracak: El-Melik benim! Hani zorbalar/zalimler nerede? Büyüklük taslayanlar nerede?

Sonra soluyla yerleri dürecek, sonra da şöyle buyuracak: El-Melik benim! Hani zorbalar/zalimler nerede? Büyüklük taslayanlar nerede?»

Kıyamet günü Rab Teâlâ şöyle seslenir: (Bugün saltanat kime aittir?) Kimse O'na cevap veremez! Hakk olan Allah kendi sorusuna kendisi cevap verir: (Tek olan, her şeyi kudret ve hakimiyeti altında tutan Allah’ındır.) [Mümin Suresi:16].

Mülkü tastamamdır:

Her ne kadar Allah -Azze ve Celle- hükümdar ise ve O bizim ibadetimize ihtiyaç duymasa da; ihsanının güzelliğinden, kullarına karşı cömertliğinden ötürü, Melik/hükümdar ismini nefislerin mutmain olması ve O'na kavuşmayı arzulaması için bazı isimleriyle bir arada zikretmiştir. Allah -Subhânehû ve Teâlâ- şöyle buyurmuştur: ((O) Rahman'dır, Rahim'dir. (3) Din (hesap) gününün malikidir. (4) [Fâtiha Suresi: 3-4]، Allah -Subhânehû ve Teâlâ- şöyle buyurmuştur: (O Rahman'dır, Rahim'dir. (22) (O, kendisinden başka hiçbir hak ilah bulunmayan Allah’tır. O, Melik'dir) [Haşr Suresi: 22-23]، Allah -Azze ve Celle-, saltanatın ancak lütuf ve merhametle tam ve eksiksiz olacağını bize haber veriyor. O - Subhânehû ve Teâlâ- merhametli bir hükümdardır.

Rabbimiz -Azze ve Celle-'nin mülkü noksanlıklardan münezzehtir. (Göklerde ve yerde olanların hepsi, mülkün sahibi, eksiklikten münezzeh, aziz ve hakîm olan Allah'ı tesbih eder.) [Cum'a Suresi: 1].

Yeryüzünün krallarına, kibir, aşırı arzular, haksızlık ve zulüm gibi kusurlar musallat olduğundan ötürü, Allah -Azze ve Celle-, mülkünün/egemenliğinin tam olduğunu bize bildirmiştir. O'nda bütün mükemmellik ve güzellik sıfatları bir araya toplanmıştır. Bu sebeple Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- vitir namazından sonra selam verdiğinde şöyle derdi: Üç kez «el-Melik, el-Kuddûs olan Allah bütün noksanlıklardan münezzehtir» derdi ve üçüncüsünde sesini yükseltirdi. [Sahih hadistir. Nesâî rivayet etmiştir].

Kulun yapması gereken ise; mülkün sahibi olması ve rahmetinden dolayı Allah'a hamt etmeli ve O'nu daima övmelidir. Allah -Azze ve Celle- şöyle buyurmuştur: (Mülk yalnızca O’nundur. Hamt da O’na mahsustur. [Teğabun Suresi:1]، O, mülkünde övülmeye layıktır. Çünkü, övgüsüz hükümranlık eksikliği gerektirir. Hükümranlığın olmadığı övgü/hamt ise acizliği gerektirir. Hükümranlık ile beraber hamt ise en yüksek mükemmellik ve yüceliktir.

Hükümranlığının heybetinden biride; Allah'ın kendisine sığınanları koruması, helak etmek istediğini ise hiç kimsenin koruyup saklayamaya gücünün yetmemesidir. (De ki; her şeyin mülkiyeti ve yönetimi kendisinin elinde olan, kendisi her şeyi koruyup kollayan, fakat kendisi korunmaya muhtaç olmayan kimdir?) [Mü'minûn Suresi: 88].

Perçemlerimden yakalamış olan ey Mâlik! Sana sığınırım hüsrana uğratmayan ey cömert!...

O'nun hükmü her şeyde gerçekleşir. Senin izzetin ile himayeni isteyen ve sana sığınan bir kulum...

Ey mülkü geçici olmayan!

Siyer ehli dediler ki: Hârûn Reşîd sarayını inşa ettiğinde, onun zamanda kesinlikle bu güzellikte bir şey görülmemişti! İnsanlar onu tebrik etmeye geldiler ve Ebü'l-Âtâhiye onlarla birlikte içeri girdi. Ayağa kalktı ve şu şiiri okudu:

Yüksek sarayların gölgelinde sana kusursuz görünen bir hayatı yaşa... Sabah akşam sana arzuların getirilsin...

Fakat ruhlar kalp hırıltısının gölgesinde çatırdadığı zaman... Orada bir aldanmışlıktan başka bir şeyin içinde olmadığını kesin olarak anlayacaksın...

Bunun üzerine Hârûn yere düşene kadar ağladı ve bu hadiseden daha bir ay geçmeden, ölmüşlerin arasına katıldı.''

O Hârûn ki buluta şöyle derdi: İstersen yağmur yağdır, sanki yerden bitireceğin şey bana ulaşacak mı? O Hârûn ki; bir sene hac yapar, bir seneyi savaşarak geçirirdi.

Abdül Melik bin Mervân -İslâm dünyasının hükümdarı- kendisine ölüm sancıları geldiği zaman; sarayının etrafında bir temizlikçinin mutlu ve keyifli bir şekilde şarkı söylediğini işittince şöyle dedi: Keşke bir temizlikçi olsaydım! Keşke hükümdarlık ve halifelik nedir bilmeseydim! Sonra da öldü.

Bir başkası da şöyle demiştir: Ey hükümranlığı yok olmayan! Hükümranlıkları yok olanlara rahmet eyle! Saîd İbnü'l-Müseyyeb bu sözleri işitince ona şöyle cevap verdi: "Ölüm sancıları geldiğinde, onların bize doğru gelmelerini sağlayan Allah'a hamt olsun, ama biz onlara gitmeyiz."

Hükümdarın kapısını çal!

Sevgili okuyucu! Hastalık yok olur, musibetler değişir, suç affedilir, borç ödenir, tutuklu serbest bırakılır, gaib/uzakta olan gelir, günahkâr tövbe eder ve fakir zengin olur. Bunların hepsi hükümdarların hükümdarı olan Allah -Subhânehû ve Teâlâ-'nın elindedir. O halde Allah -Azze ve Celle- her vakitte ve her anda koruyucun, sığınağın ve umudun olsun. Özellikle gecenin son vaktinde. Çünkü Allah -Azze ve Celle- her gece dünya semasına iner ve şöyle seslenir: «Melik benim, melik benim! Kim bana dua ediyorsa ona icabet edeyim. Kim benden bir şey istiyorsa ona vereyim. Kim bana istiğfarda bulunursa ona mağfirette bulunayım.” der ve sabah aydınlanana kadar böyle devam eder.» [Müslim rivayet etmiştir].

Yaratılmışlar içerisinde Allah'ı en iyi bilen, tanıyan ve O'na en çok ibadet eden Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- namazların hemen ardından ve gece uykudan korkarak kalktığımız zaman, Allah -Celle Celâluhu-'nun hükümdarlığının sürekliliğini ikrar etmeye bizi teşvik etmiştir. Ayrıca bunu sabah ve akşam zikirlerimizin arasında olmasına ve yolculuktan dönülünce de yapılmasını teşvik etmiştir. Eğer bunu gün içinde yüz defa tekrarlarsan kazananlardan olursun.

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'den sahih olarak gelen bir hadiste o şöyle buyurmuştur: «Kim, (Allah'tan başka hak ilah yoktur. O, tektir ve hiçbir ortağı yoktur. Mülk O'nundur ve hamt O'nadır. O'nun her şeye gücü yeter.) sözünü bir günde yüz defa söylerse, kendisine on köle azat etmiş sevabı verilir. Ayrıca ona yüz sevap yazılır ve yüz günahı da silinir. Bu söz, o gün akşam olana kadar onu şeytana karşı muhafaza eder. Bundan daha fazlasını söylemeyen hiç kimse, ondan daha üstün bir amel işleyemez.» [Buhârî ve Müslim rivayet etmiştir].

Ey hesap gününün sahibi olan Allah'ım! Hayatımızı son zamanını ömrümüz en hayırlı zamanını kıl ve hesabı bize kolaylaştır. Ey âlemlerin Rabbi!